25 Eylül 2009 Cuma

Özer de Şans Bekliyor

Fenerbahçe ile 4yıllık sözleşme imzaladıktan sonra ameliyet olan Özer Hurmacı, sakatlığının geçmesi ile 18 kişilik maç kadrosunda yer almaya başlamasının ardından, ilk onbirde şans bulmayı arzulayan kulübedeki isimlerden biri olmaya başladı. Birçok spor adamına göre oldukça yetenekli olan ve hatta Alex'e veliaht olabilecek kalitede olduğundan bahsedilen Özer Hurmacı bakalım ne zaman ilk onbirde kendine şans bulacak? Ya da şöyle diyelim; Daum ona ilk onbirde forma şansı bakalım ne zaman verecek? Rotasyonun gündemde olduğu bu dönemde belkide Antalyaspor maçı ile formaya kavuşabilir Özer hurmacı. Bekleyip göreceğiz.

Yüzü Gülmeyen Adam

Son haftalardaki kötü performansı nedeniyle R.Carlos yedek kulübesinin yolunu tutarken rotasyona alınan ilk futbolcu oldu. Öte yandan Carlos yaşı gereği olsa gerek, yedek kulübesinde olmayı kendine pek dert etmezken, Kulübenin bir diğer ismi Deivid, yabancı kontejanı ve Daum'un taktiri nedeniyle artık yüzü gülmeyen, kulübede hüzünlü potre çizen bir adam oldu.
Yedek kulübesinde oturanların maç esnasındaki neşesine ortak olmayan Deivid, kulübede oturmaktan hiçte memnun olmadığını belli ediyor bu şekilde.

Zico ve Aragones döneminin vazgeçilmezi olan Deivid, Daum'un gelişi ile yedek kulübesine demir attı. Takımın, özellikle de Kazım'ın ve Guiza'nın son haftadaki performansları düşünüldüğünde, Deivid'in artık ilk onbirde sahaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Hem sağ kanatta hem Guiza'nın oynadığı mevkide hem de Alex'in oynadığı mevkide rahatlıkla oynar. Üstelik Kazım ve Guiza'nın şu son haftalardaki durumları dikkate alınırsa Deivid onlardan daha kötü oynamayacağından dolayı takıma daha çok katkıda bulunur kanaatindeyim. Bununla birlikte sezon başı sözleşmesi 3sene daha uzatılan bir futbolcuya, takımda ondan daha kötü performans sergileyen oyuncular varken ve herkes tarafından rotasyon ihtiyacından bahsedilirken artık Daum'un ilk onbirde şans vermesi gerekiyor diye düşünüyorum. Aynı durum Semih ve Uğur için de geçerli olup bu isimlerin de ilk onbirde başlaması uygun olacaktır.


UEFA Avrupa Ligi, Turkcell Süper Lig, Türkiye Kupası mücadelesi verecek takımda, futbolcuların, sakatlanma yada cezalı duruma düşme gibi zorunlu haller beklenmeden bu durumların dışında ilk onbirde yapılacak değişiklikler ile forma şansı bulması gerekiyor. Bu tarz bir uygulama futbolcuların moral kondisyonunu yükseltecektir. Bunun da takıma olumlu yansıyacağı ortada iken, Sayın Daum'un artık bu rotasyonu gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Antalyaspor maçı bu rotasyon için büyük şans. Zira bir Bursaspor, Manisaspor ya da Eskişehirspor gibi güçlü bir ekip olmayan Antalyaspor karşısında bu rotasyon yapılarak alınacak 3puan, futbolcular üzerinde olumlu etki yapacaktır. Böylece kulübede görmek istemediğimiz hüzünlü yüzlerden de kurtulmuş oluruz ve belkide göze hoş gelen futbolu izleme şansını da yakalarız.

24 Eylül 2009 Perşembe

Futbolcular Neden Bal Yapmayan Arılar Gibi?


Guiza, sezona iyi başlamasına rağman son haftalardaki görüntsü ile geçen seneki halini bile anımsatır oldu. Ancak eleştiri almasının nedeni gol atamaması değil, top alış-verişinde topun şiddetini ayarlayamaması ya da kendisine gelen topları ancak 3metre ötede kontrol edebilmesi ve topu tutarak arkadaşlarının kendisine yaklaşmasını sağlayamıyor olmasıdır. Bu hareketleri de pozisyonların heba olmasına sebep oluyor. Semih ise top alış-verişi top istopunu yapışı ve topu saklayarak arkadaşlarının gelmesini sağlaması ile Guiza'dan daha iyi olmasına karşın, Daum'un onu maçın son dakikalarına kadar tercih etmemesi bu noktada takımın sıkıntı yaşamasına ve Guiza'nın tepki toplamasına sebep oluyor. Ancak şu da bir gerçek ki Guiza tek forvet oynamanın ceremesinide çekiyor. Öte yandan Kazım, Alex, Santos ve bu üçlüye destek veren Emre(ya da M.Topuz), Guzia ile ne kadar iyi top alış-verişinde bulunursa gol pozisyonuna girmemiz o kadar kolay olacaktır. Şu halde buradaki sıkıntı nedir? Guiza cephesinde durumu özetledikten sonra, önce sağ kanatta yer alan Kazım ile başlayalım.

Kazım, herhesin de kabul ettiği gibi saha içi disiplini düşük, savruk bir oyuncu olmakla birlikte, hızı, fiziği ve yumuşak bilek hareketleri ile her zaman bir takım için önemli bir silah. Şu halde Kazım'ın maçlarda hangi özelliklerinin öne çıkacağı takımın başarısı için önem arz ediyor. Bir maçta bakıyorsunun kademeye giriyor, bire birde rakibini kolay geçip, tek pas yapıp güzel ortalar çıkarıyor ve arkasında oynayan Gökhan'a yardımıcı oluyor, Gökhanın hücüma katıldığı anda onun yerine geçererek savunma zafiyeti oluşmasını engelliyor. Sol kanattan gelen akınlarda ceza sahasına girerek hücum gücünü arttırıyor. Diğer taraftan başka bir maçta teke tek yakaladığı savunma oyuncusunu geçebileceği halde üzerine gitmeyip, savunma oyuncularının sayısı 2 ya da 3 olduğunda çalım atmaya çalışıyor ya da kötü bir orta yaparak topu kaybediyor. Kimi zaman orta yapması gerektiğinde bunu yapmayıp, topla fazla oynuyor topu kaptırıyor, bu da pas bekleyen Alex, Guzia ve Ters kademeden içeri girmesi gereken Santos'u oyundan düşürüyor. Bu şekilde oynayınca da stadtaki ve ekranları karşısındaki Fenerbahçe taraftarını çileden çıkarıyor ve tepki topluyor.

Hemen Guiza'nın arkasında oynayan Kaptan Alex. Hiç kimse Alex'in verdiği paslardan, attığı ara toplarından ya da oyun zekasından ya da Guiza'nın boşaltığı yere giderek gol pozisyonuna girmesinden olumsuz yönde bahsedemez. Ne var ki Alex'te herşeyi zamanında doğru olarak yapmıyor. Alex oyun tarzı ile ceza sahasının önünde etkili, o bölgede hareketli olarak rakip takımı zor duruma sokan bir oyuncu. Ancak Alex bu bölgeden ayrıldığı takdirde etkisini kaybediyor. Malesef Alex bu aralar top almak veya markajdan kaçmak için çok fazla geri geliyor. Alex geri geldikçe takım o bölgede etkisini kaybediyor. Guzia yanlızları ve acıların çocuğunu oynamak zorunda kalıyor. Alex'in maçta orta sahaya gelerek Cristian ya da Emre ile 2metrede top alış-verişinde bulunması kadar gereksiz bir hareket olmuyor maçta. O bölgeye gelip top alma yerine o bölgede oynayan oyuncuların kendi bölgesinde Alex'i buluşturması ve Alex'in bu bölgede iken top istemesi gerekiyor. Takıma faydalı olmak için bütün eforunu Alex bu bölgede kullanmalı.
Andre Santos, bu seneki yeni transferimizin attığı gollere, ayaklarına ve topa olan hakimiyetine, topu vücudunu kullanarak saklamasına diyecek bir sözümüz yok. Ancak Andre öncelikle asli görevi olan sol açıkta oynamalı bu bölgeden gelecek kanat organizasyonlarını gerçekleştirmeli topu, golü atacak kişilere taşımalı ilk aşamada. Ancak Santos çoğu zaman topu alınca içeri katedip gol atmayı hedefleyince, kanattan uzaklaşarak Alex'in bulunduğu alana kayıyor. Buda o bölgede gereksiz bir kargaşaya sebep oluyor. Belediyespor maçında birkeresinde nerdeyse Alex ile çarpısıyordu. Halbuki Santos'un, Kazım'ın ya da Gökhan'ın sağ kanattan gelişinde yapacakları ortalardaa sol açıktan ceza sahası içine girerek hücuma katkıda bulunması gerekiyor. Kademesini sürekli boşlatıp ceza sahasına yöneldikçe arkasında oynayan Vedersonu(Carlos) rakip ataklarda yanlız bırakarak zahaf oluşmasına sebep oluyor. Santos ve Kazımın bu açıklarını kapatmak için ise Emre(Topuz) ve Cristian ise daha fazla savunma ağırlıklı oynamak ve o bölgede daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyor. Böyle olunca topu ileri taşımak güçleşiyor, Alex topu almak için geri gelmek zorunda kalıyor ve kısır bir döngü oluşuyor. Bunu kırmak Fenerbahçeli oyuncuların ve Daum'un elinde.Bunu başaracak yetenek ve gücüde sahipler. Ama teşhisi önce doğru koymak gerekiyor. Futbolcular 6da 6 yapmış olmanın verdiği biraz stresle olsa gerek asli görevlerini yapmadan başka şeylere soyunuyorlar bu da oyunu kişiselleştiriyor. Tabii şuda unutulmamalı ki bu takımda Santos ve Cristian yeni olmakla birlikte Kazım, Emre ise bu dönem ilk onbirde yer alıyor. Dolayısıyla orta alandaki bu dörtlü ve önlerindeki Guiza ve Alex'in bu dörtlü ile ilk kez bu sene bir arada oynuyor. Hazırlık maçlarındaki ve ligin ilk maçlarındaki rakiplerin zayıf olmaları futbolcular arasındaki uyum sorununu göstermiyordu. Ancak maçların zorluk derecesi artıkça takım oyununun ön plana çıkması gerektiği durumlarda bu uyum yada uyumsuzluk bir problem olarak ortaya çıkıyor. Bunun içinse biraz zamana ihtiyaç var.

İlk haftalardaki eleştirilere rağmen ilerleyen haftalarda maçların zorluk kalitesi arttıkça, Bilica'nın defanstan topu oyuna sokuşu iyice önem kazanıyor. Seyirci ve taraftar gözünde bu da Bilica'nın performasını arttırıyor. Geçen seneki Fenerbahçe'ye oranla bu sene Fenerbahçe'nin kazandığı en önemli artıda bu. Santos ve Kazım, Emre(M.Topuz) ve Cristian'ın işini ne kadar zorlaştırıyorsa Bilica da o kadar kolaylaştırıyor. Burada tabii Lugano'nun performansı ne kadar iyi olursa Bilica'nın hücum gücüne vereceği katkıda o kadar fazla olacaktır. Şu aralar Lugano'nun performansı pek iyi olmadığından Bilica Lugano'nun açıklarını kapamak ve zor durumda kalan Vederson'a savunma bölgesinde yardımcı olmak adına gerekenden fazla güç harcıyor. Bu durumda Bilica'nın yıpranmasına ve hata yapmasına sebep oluyor.
Belediyespor maçında Emre'nin yokluğunda onun yerinde oynayarak o bölgedeki görevleri üstlendi Topuz. İlk yarı sonunda en çok koşan futbolcu istatistiklere göre Topuz olmuş. Zaten o bölge de Kazım ve Santos'un savruk savunma anlayışı nedeniyle malesef bunu gerektiriyor. Öte yandan Topuz bu kadar koşmasına ve performans göstermesine karşın ilk yarıda topla çok az bulaşabildi neredeyse hiç buluşmadı diyebiliriz bu harcanan performans düşünüldüğünde. Topla buluştuğu anlardan biri de ceza sahasına yakın bölgede kazandığımız ve Vedersonun golü ile maçı kazanmamızı sağlayan frikik pozisyonu idi. Topuz'un topla daha fazla buluşması takımın hücum gücünü arttıracaktır. Emre oynadığında diğer oyuncuların onla uyumu fazla olduğundan Emre daha fazla hücuma katkıda bulunuyordu. Ancak Topuzla yeterince bu uyum sağlanamadığı için Topuz takımın en çok koşan elemanı olmasına karşın o kadar etkili olamadı. Buda takımın direkt performasına etki yapıyor. Cristian ise kalan 6 hafta sonunda anlaşıldığı üzere daha fazla defansif karakterde oynuyor ve hücuma katılma konususunda insiyatif almayınca da bu iş yanında oynayan diğer isme kalıyor. Eğer Cristian savunma konusunda ve rakipten çaldığı topları kullanma konusunda gününde değilse buda Fenerbahçe için tehlike çanlarının çalmasına sebep oluyor ve yanında oynayan kişinin de direkt oyununu bozuyor.
İ.B.Belediyespor maçında, maçın tek golünü atan Vederson, maçın kazanılması ve 3puanın alınmasındaki en önemli isim oluyor. Peki Vederson maçta gol dışındaki pozisyon haricinde ne yaptı. Maçı izleyenler hatılayacaklardır ki golü atmasa takımda Guiza, Kazım ile birlikte en çok ıslıklanacak oyuncu olacaktı. Vederson'un eski gücünden uzak olmasının yanında, maçta hatalarının ön plana çıkmasına sebebi, sadece sol kanattan yaptığı ortaların birinin bile ceza sahası içine düşmemesi ya da Fenerbahhçeli oyunculara gitmemesi değil, Santos'un önünde asli görevlerini yapmayıp, başka işlere soyuyor oluşu ve Vedersonun bu açıkları kapamak için ekstra güç harcamak zorunda kalıyor oluşudur. Benzer durum Gökhan Gönül içinde geçerli. Kazım'ın savruk oyunu nedeniyle zor durumlarda kalan Gökhan Gönül'ün son maçlardaki performans düşüsü ve asabiyeti de Kazım'ın açıklarını kapamak için harcadığı ekstra güç ve bunun getirdiği yıpranmadır. Bu ekstra gücü bu oyuncular takımın hücum gücünü arttırmak yerine açık kapamak için uğraşıyorlar.

Peki hal böyle iken ne yapılmalı. Kısa vadede Kazım'ın savruk oyunu ya da Santos'un sürekli içeri katetme dürtüsü giderilemeyeceği için yada Guiza'nın top istopetme, topu saklama ve top şiddetini ayarlama kabiliyeti bir günde düzelmeyeceğine, Vederson'un ortaları yerini bulmayacağına göre;

1.Sol kanatta Santos, defansa çekilerek önünde Uğur(Özer denenebilir) konulabilir. Böylece Santos Brezilya da oynadığı asıl mevkiye ve asıl görevine döner. Belki Uğur'un kanat organizasyonlarındaki beceriksizliği Santos'un yeteneği ile birleşirse daha etkili olma şansı elde edebiliriz. Ayrıca defansa, defanstan topu çıkaracak Bilica ve Gökhan Gönül'ün yanı 3. bir ismi ekleyerek ortada bulunan Emre(Topuz) ve Cristianın yükü hafifletilir ve bu oyuncuların hucüma yönelmesi sağlanır. Bu şekilde Alex'in geri gelmesi engellenerek etkin olduğu alanda kalması sağlanır ve takımın hucüm gücü artar.

2. Sağ Kanatta Kazım ilk tercih olmaktan çıkartılarak, Kazım'ın yerinde Topuz'a ya da Topuz Emre'nin yerinde oynadığında ise Devid'e şans verilmeli. Bu şekilde Gökhan Gönül'ün daha etkin olması sağlanır. Ancak Deivid oynadığında Guiza yabancı kısıtlaması nedeniyle yedeğe çekilmek zorunda kalacak, yerine Semih koyulacak haliyle. Semih'in şu an için kadroda ilk onbirde yer alması daha iyi olacaktır. Emre oynadığında Topuz, Sağ kanatta düşünülebilir. Bu durumda Guiza ilk onbirde sahaya çıkabilir. Benim tercihim bu olmaz ama bir alternatif olarak düşünülebilir.

3. Alex yerine Deivid ile başlanabilir. Alex ilerleyen dakikalarda savunma oyuncuları yorulmaya başladığında girebilir. Maça Deivid ile başlamak önde onun presinden faydalanmak zor maçlarda rakibin defanstan kolay top çıkarmasını engeller. Skor avantajı elde edildiğinde topu daha iyi kullanan ve daha iyi saklayan Alex oyuna alınarak hücum gücü arttırılabilir. Böylece maçın kolay koparılması sağlanabilir.

Takımın böyle bir rotasyon ve onbirle mücadele gücünün artacağını düşünüyorum. Nacizane bir fikir tabi bu benimki.

*Volkan

*G. Gönül *Lugano *Bilica *Santos

*M.Topuz *Cristian *Emre *Uğur(Özer H.)

*Deivid(Alex)

*Semih

Antalya maçında Emre oynayamacağı için yerine Selçuk monte edilebilir ya da Deivid sağda M.Topuz, Emre'nin yerinde ve Alex ilk onbirde başlar ki bu daha mantıklı bir yaklaşım olur. Kazım oynarsa, artık bize gününde olması için dua etmek düşer:)

Dolayısıyla Antalya karşısında şu onbirle oynarsak, daha etkili bir Fenerbahçe izleme şansı buluruz.

*Volkan
*G. Gönül *Lugano *Bilica *Santos
*Deivid *Cristian *M.Topuz *Uğur(Özer H.)
*Alex
*Semih

23 Eylül 2009 Çarşamba

Eleştirilerin Asıl Sebebi Ne?

Bir maçı daha alarak 3puanı hanemize yazmış olmak, kim ne derse desin 6'da 6 yapmış olmak, sonraki haftalarda, bu geride kalan 6 hafta için iyi oynadık ama puan alamamıştık ondan lig şampiyonluğunu kaçırdık demekten iyidir. Geçen senenin ilk 6 haftası aldığımız sonuçlar hatırlandığında, bu alınan puanlar, herkesi tatmin eden bir futbol oynayarak alınmamış olsada ileriki haftalarda şampiyonluk yarışı için önem arz etmektedir. Takım, İ.B.Belediyespor karşısında koşmadı diyemeyez. Yakalanan pozisyonlar değerlendirilemeyince ya da gösterilen çaba golle sonuçlanmayınca takımın oyunundan memnun kalınmıyor. Öte yandan mücadele ettiğimiz ve geçen seneki takımlara oranla daha güçlü olan Diyarbakırspor, Manisaspor, Bursaspor gibi takımların ligteki konumları ve güçleride ortada iken, yapılan eleştiriler biraz ağır kaçıyor. Geçen sene ligte mücadele eden takımların kalitesi düşük oyunları hatırlandığında, o sene ligi ilk 3 sırada bitiren takımlarında bu seneki ligte durumları ortada iken, bugün geldiğimiz bu noktada, üstelik Aragones'in takımı nasıl bıraktığı hatırlandığında, o noktadan bu güne bu sonuçlerı elde etmek başarı değilse eğer, daha iyisini kim yapabilirdi diye sormak gerekiyor?

İ.B.Belediyespor'un geçen hafta Trabzonspor'dan 6 gol yemesi bu takımın kötü bir takım olduğu anlamına gelmemektedir, gelemez de. Hele Kasımpaşa gibi bir takımla kıyaslanması ise ancak futboldan başka çıkarımlar sağlamak için yapılan abes yorumlardan öteye geçemez. Buradaki tek amaç sadece rakip görülen Fenerbahçe'nin taraftar önünde imajını zedeleme ve taraftarı takıma karşı kışkırtma çabasıdır. Fenerbahçe'nin başarı kazanmasını istemeyen kişilerin bu tip yorumlarına karşı Fenerbahçeliler uyanık olmalı ve bu yorumların amacına ulaşmasına yardımcı olmamalıdır. Hatırlanması gereken bir diğer şey ise İ.B.Belediyespor'un Trabzonspor maçına kadar mağlubiyetinin olmadığı ve 4haftada 6puan toplayarak ligte 7. sırada yer alıyor olduğudur. Hal böyle iken ligte sıfır çekmiş ve sadece 3gol (biri Galatasaray'a) atabilmiş Kasımpaşa ile İ.B. Belediye karşılaştırılarak bu maç üzerinden Fenerbahçe'nin değerlendirilmesindeki amaç ne olabilir?

Fenerbahçe taraftarının ve yazarlarının, Fenerbahçe'nin bugün oynadığı oyunu eleştirmesinin sebebi ise Fenerbahçe'ye rakip gördükleri Galatasaray ile karşılaştırıyor olmalarıdır. Galatasaray'ın da aynı başarıyı göstermiş olması, Fenerbahçe'ye oranla daha fazla gol atması, bu nedenlede daha iyi oynuyormuş gibi gözüküyor olması ve basının da bu yanda yayın yapıyor olması dolayısıyla eleştiri oklarının Fenerbahçe'ye yöneltmesine sebep oluyor. Eğer Galatasaray Fenerbahçe gibi 6'da 6 yapmış olmasaydı bugun hiç kimse Fenerbahçe'nin oynadığı futbolu konuşmuyor sadece elde edilen galibiyetler ve kazanılan başarıdan bahsediliyordu. Ya da bu galibiyetler geçen seneki ligte kazanılmış olsaydı şimdi Fenerbahçe hakkında bugün Galatasaray için söylenenler dile getiriliyor olacaktı. Öte yandan Galatasaray'a verilen payeler Fenerbahçeye verilmeyerekte haksızlık yapılmaktadır. Galatasaray'ın ligte oynadığı takımlar ve bu takımların ligteki konumları ve ayrıca Galatasaray'ın yediği goller düşünüldüğünde, Fenerbahçe'den iyi olduğunu söylemek sadece yanılgıdan başka birşey değildir. Ayrıca Galatasaray da alacağı ilk kötü sonuç sonrasında, aynı Fenerbahçe'ye bugün yöneltilen ağır eleştirilere mahruz kalacaktır. O zaman Kasımpaşadan yenilen gol, verilen gol pozisyonları ya da Beşiktaş'a karşı kazanılan galibiyette aslında Beşiktaş'ın üstün olduğu gündeme getirilecek, Ligten düşürülen Ankaraspor'dan maçın zor kopararılabildiği hatırlatılarak Galatasaray'a karşı eleştirler yoğunlaşacaktır.

Şu da bir gerçek ki hem Fenerbahçe hem de Galatasaray kadro ve oyun olarak şuan bu lig için iki gömlek büyük. Fenerbahçe ve Galatasaray, şampiyonluk yolunda birbirlerine karşı olan mücadelelerini sürdürürken, iki takım da, ligten kopmamalarını isteyen odaklar tarafından mutlak eleştirilere hedef olacaktır. Zira milyon dolarların döndüğü bu piyasada, bu iki takımın şampiyonluk yolunda yanlız kalmaları pek te istenilen bir şey olmasa gerek. Hem Fenerbahçe hem de Galatasaray ligte beklenmedik puan kayıplarına uğrayabilirler, uğratılabilirler!!!

20 Eylül 2009 Pazar

Sıra Mustafa Denizli'ye mi Geldi?

Sahasında Kayserispor'a mağlup olan Beşiktaş'ta tribünler yönetimi ve Denizli'yi istifaya çağırdı. Süper kupa maçında alınan mağlubiyetin ardından, ligte 6. hafta geride kalırken 1 galibiyet 3 beraberlik ve 2 mağlubiyet alan siyah beyazlılarda gidişat iyice karanlık bir hava aldı. Sayın Denizli maçtan sonra yaptığı basın toplantısında yönetime istifasını vereceğini söyledi. Şimdi top Beşiktaş yönetiminde. İstifası eğer kabul edilirse Turkcell Süper Ligte görevinden ayrılan 3. teknik adam olacak. Yönetim taraftarın çağrısına uyup Denizliyi görevden alarak kendini kurtarma yoluna gidecek mi yoksa Denizli'ye sahip çıkıp yola devam mı edecekler? Denizli'nin istifası ile Yönetim de istifasını verecek mi? Zaman herşeyi gösterecek...

Beşiktaş ile ilgili defalarca dile getirdiğimiz şu konu iyice kavranmalı. Bugün belki Beşiktaş'ın içine düştüğü bu hataya diğer büyük takımlarımızda zaman zaman düşüyor. Kalitesi düşük geçen bir ligte, ligin o seneki düşük potansiyeli göz ardı edilerek, kazanılan başarılara aldanılarak kurulan takımın sonraki sene başarılı olması mümkün değildir. Geçen sene Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ligten erken kopmaları lig kalitesini düşürmüş, kaliteli futbol oynayabilen bir takımın olmadığı ligte Beşiktaş şampiyonluğa ve kupaya ulaşmıştı. Ancak hatırlanırsa geçen sene Beşiktaş'ın, Denizli takım başına getirilmeden önce şampiyonluk şansının olmadığı düşünülüyordu. Gerçekte kötülerin iyisi olarak kazandıkları şampiyonluk ve Türkiye kupası Beşiktaş yönetiminin ve Denizlinin gerçekleri göremesini engelledi. Bugün gelinen noktada ise Beşiktaş'ın ne Galatasaray ne Fenerbahçe ne de ligte Kayserispor, Manisaspor vb. takımlar ile mücadele edebilecek bir kadro yapısına sahip olmadığı görünüyor. Bu seneki lig, geçen seneki lig değil, geçen seneki takımlar bu sene daha kaliteli ekipler kurmuş ve oyun mantalitesini de değiştirmiş, kalitelerini ve potansiyellerini arttırmışlardır. Hal böyle iken yapılan transferlerin bu lige cevap verecek şekilde olması gerekiyordu. Fenerbahçe ile yapılan süper kupa maçının ardından, Beşiktaş'taki asıl sorunun, maça özel yapılan hatalardan ziyade kadro kalitesinin düşük olması olduğunu açıkça dile getirmiştik. Sonrasında bunun farkına varan Beşiktaş yönetimi de nitekim Tabata ve İbrahim Kaş transferleri ile bu açığı kapatmaya çalıştı. Beşiktaş yönetimi bu sene treni kaçırmıştır. Şampiyonlar liginde mücadele edeceği bilinen bir takımda yapılan hataların sadece nedeni Denizli olamaz, bunda yönetiminde payı büyük.

Kişisel fikrim, Sayın Demirören kendi koltuğu için Denizli'nin görevine son verecektir. Ertuğrul Sağlam'ın da başına geçen sene aynı haftada bu gelmemişmiydi. Tarih tekerrür edecek gibi görünüyor.