22 Aralık 2009 Salı

Türkiye Kupası'nda İlk Maçımız

A grubunda yer alan takımımız, Türkiye Kupası mücadelesine Altay ile sahamızda yapacağımız maç ile başlıyor. Maçı kazanarak kupaya iyi bir başlangıç yapması dileği ile takımımıza başarılar diliyoruz.
Fenerbahçe - Altay
23.12.2009 Çarşamba Saat:18.30'da
TRT1'den canlı

21 Aralık 2009 Pazartesi

Fazla Söze Gerek Yok...

Dileğimiz sene sonunda asıl bu keyfi yaşamak. Öte yandan kim ne derse desin, ilk yarıyı lider kapamanın keyfini rakiplerimizin kursağında bıraktık ya, bu da Fenerbahçeyi rakiplerine oranla daha fazla eleştiren Fenerbahçe düşmanlarına kapak olsun. Bu keyfi bize yaşatan takımıza teşekkür ediyoruz. Turkcell Süper Lig'in ikinci yarısında takımın daha iyi bir performans göstereceğine olan inancımız da perçinlendi.

Haydaa!!! Ne Oluyor Şimdi!

Maçın hemen başları, Guiza ceza sahası dışından çok güzel bir şut atıyor, kaleci parmaklarının ucu ile dokunuyor ve top direğe çarparak dışarı çıkıyor. Sonra dakikalar ilerliyor. Guiza gol pozisyonlarını bir bir harcıyor. Hele maçın 33. dakikası öyle bir gol kaçırıyor ki bu kadarda olmaz dedirtiyor. Ama gol kaçırmak olunca ve hele pozisyona giren kişi Guiza olunca pek te şaşırmamak lazım. Zaten bende pek şaşırmadım. Nitekim fotoğraf ta dikkat ediyorsanız Guizan'ın kaçırdığı gol pozisyonları ile alakalı değil. Tamam, attığı golde Alex'in kafa ile indirdiği topu alışı ve gol yapışı şaşırttı ama mevzu bu da değil. Golü attıktan sonra takımla bütünleşmesi ve sonra yedek kulübesine giderek Semih'le kucaklaması varya bu gerçekten şaşılacak şey. Santos ile Uğur'un barışması üzerine yazdığımız yazı üzerine bir de Guiza ile Semih bu görüntüyü verince, Hayda... Ne oluyoruz şimdi dedim! Bu görüntüler acaba futbolcuların içinden gelen ve birlikteliğin kuvvetlendiğini gösteren samimi hareketler mi? yoksa basında son zamanlarda Fenerbahçe alehine çıkan maksatlı yazılara bir cevap olsun diye yapılan göstermelik hareketler mi? diye düşünmeden edemedim. Resimlerdeki kişilerin yüzleri ve ayrıca görüntüleri izlerken algıladığım, futbolcuların gösterdikleri samimiyet bende, bunun gerçek olduğu ve takımın birlik, beraberlik duygusunu daha da geliştirdiği kanaatini uyandırdı. Öte yandan Guiza'nın özellikle son iki maçtır gösterdiği bu davranışlar takımda kalmak istiyor düşüncesini iyice kuvvetlendirdi. Bakalım devre arası gideceğine kesin gözükle baktığımız Guiza olayında ne gibi gelişmeler yaşanacak. Bekleyip göreceğiz...

18 Aralık 2009 Cuma

UEFA Avrupa Ligi 2. ve 3. Tur Eşleşmeleri

UEFA Avrupa Ligi 2. Turunda Fenerbahçemiz Fransız ekibi Lille ile, diğer temsilcimiz Galatasaray ise İspanyol ekip Atletico Madrid ile eşleşti. Temsilcilerimiz ilk maçlarını deplasmanda oynayacak.
''Takımlarımıza UEFA Avrupa Liginde Başarılar Diliyoruz''
2. Tur Eşleşmeleri:

Lille - Fenerbahçe
Atletico Madrid - Galatasaray
Rubin Kazan - Hopael Tel Aviv
Athletic Bilbao - Anderlecht
Kopenhag - Marsilya
Panathinaikos - Roma
Ajax - Juventus
Club Brugge - Valencia
Fulham - Shaktar Donetsk
Liverpool - Unirea
Hamburg - PSV Eindhoven
Villarreal - Wolfsburg
Standart Liege - Salzburg
Twente - Werder Bremen
Everton - Sporting
Hertha Berlin – Benfica

UEFA Avrupa Ligi'nde 2. tur ilk maçları 18 Şubat 2010 rövanşları 25 Şubat 2010'da yapılacak.

3. tur eşleşmeleri de belli oldu. Lille - Fenerbahçe maçının galibi Liverpool - Unirea maçının galibi ile Atletico Madrid - Galatasaray maçının galibi de 3. turda Everton - Sporting Lizbon galibi ile eşleşecek.

3. Tur Eşleşmeleri:

Lille - Fenerbahçe galibi Liverpool - Unirea galibi ile
Atletico Madrid - Galatasaray galibi Everton - Sporting galibi ile
Hamburg - Psv galibi Athletic Bilbao - Anderlehtc galibi ile
Rubin Kazan - Hopael Tel Aviv galibi Villarreal - Wolfsburg galibi ile
Hertha Berlin - Benfica galibi Kopenhag - Marsilya galibi ile
Panathinaikos - Roma galibi Standart Liege - Salzburg galibi ile
Ajax - Juventus galibi Fulham - Shaktar Donetsk galibi ike
Club Brugge - Valencia galibi Twente - Werder Bremen galibi

UEFA Avrupa Ligi'nde 3. tur ilk maçları 11 Mart 2010, rövanşları da 18 Mart 2010'da yapılacak.

Güle Güle Muhteşem Sol Ayak

Fenerbahçemize kattığın herşey için sana sonsuz teşekkürler.

Roberto Carlos ülkemize gelişi ile taraftarın gururu oldu. Tüm dünyada transferi ile ses getirdi. Başka daha ne denilebilir ki, Güle Güle güzel insan.

FC Sheriff Maçı ve 15 Puan

Galibiyeti getiren golün ayağı Uğur Boral, maçtaki performansı ile ilk onbir için çoktan hazır olduğunun sinyalini verdi. Solda Andre Santos ile bir süre oynamaya devam ederse, Carlos'lu sol kanat arayışına, Carlos'un gidişi ile de artık bir son vermiş oluruz. İkili arasında biraz uyum problemi gözüksede Fenerbahçe için sol kanatın en doğru iki ismi olacaklar düşüncesindeyim. Bu maçta oynayan, yedek kadroda görmeye alıştığımız ve hatta bazen kadroya dahi giremeyen oyuncuların performansları göz doldurdu. Özellikle Bekir'in sahaya koyduğu mücadele herkesin gözüne çarpmıştır diye düşünüyorum. Orta alanda Deniz oldukça iyi idi. Sakatlıktan tamamen kurtulduğunu ve hazır olduğunu gösterdi. Ancak son haftlarda oynayan Selçuk için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Akşamda çok fazla pas hatası yaptı. Oynadığı bölgede yeterince hızlı düşünüp hareket edemiyor. Takımın atak organizasyonlarının bu bölgeden başlaması sırasında yavaş kalıyor, bu da takıma hatal bir görüntü veriyor. Özer ise bu maçla beraber yükseliş grafiğine devam etti. İlk onbirin değişmez ismi olma yolunda. Sahaya kaptan olarak çıkan Semih gol pozisyonu girilen ataklarda etkin gözükmesine karşın maç genelinde performansı düşüktü. Guiza sanki bu maçta takımda kalmak ister bir hava içinde, takım için oynamaya çalışıtı. Devre arası akibeti belli olur. Takım için hayırlısı artık.

Not: Resimdeki görüntüden Andre Santos'a omuz atan Uğur ile aralarında artık bir problem kalmadığı açıkça belli oluyor. Hata diyebiliriz ki, Kazım'dan boşalan yeri Uğur dolduracak ve Andre Santos ile beraber yeni bir ikili olacak gibi .

3 Aralık 2009 Perşembe

Sadece Carlos Mu Gidecek?

Takımımız, Twente maçını kazanarak UEFA Avrupa Liginde grubu lider kapamayı garantilemişken, Guiza'nın 80 dakika boyunca sahadaki becerisizliğine bakmaksızın oyundan alınışına gösterdiği bu tepki, üstelik teknik direktörünün ona bu zamana kadar her seferinde sahip çıkmış olmasına karşın, takımda kalmak istemediğinin açık beyanıdır. Yönetim ve Teknik Heyet takım içi huzurun sağlanması için artık Guiza'ya yol vermelidir. Muhtemelen Guiza devre arası kendine gidecek bir kulüp bulmuş. Zira bu kadar pervasızca böyle bir hareket yapabildiğine göre onu bekleyen bir takım var demektir.
Maçtan alınır alınmaz, Koch'un müdehale etme çabasını boşa çıkararak direkt soyunma odasına giden, gol sevinçlerinde bile takımla bütünleşmeyen Guiza, artık sanırım sayın DAUM'unda gündeminde ilk sırayı alacak gönderilme konusunda. Takımın kangren olmaya yüz tutmuş bir parçası ve en kısa zamanda takımla bağlarının koparılması gerekiyor bence. Devre arası anlaşılan şu ki Carlos dışında Guiza da takımdan ayrılacak.

Sezon başı kampına geç katılması, sonraki performansı Guiza'nın takımda kalmak için pek gönlünün olmadığını zaten gösteriyordu. Üzerine bu hareket artık sanırım ben gidiyorum demenin açık beyanı şeklinde. Forvet ihtiyacımızın olduğunu Guiza ile bu işin yürümeyeceğini daha sezon başlamadan dile getirmiştik. Sanırım yönetimde zorla Guiza'lık olmayacağını görmüştür. Devre arası şartlar iyi değerlendirilmeli ve Guiza ile bu işin yürümeyeceği göz önünde tutularak bir forvet transferi yapılmalı.

2 Aralık 2009 Çarşamba

UEFA Avrupa Ligi Takımlarımızın Maç Yayınları: Twente - Fenerbahçe, Galatasaray - Panathinaikos

Twente- Fenerbahçe
UEFA Avrupa Ligi H GRUBU 5.Maçı
02.12.2009 Çarşamba Saat: 20:00
Eurofutbol ve HD Smart'tan CANLI

Galatasaray - Panathinaikos
UEFA Avrupa Ligi F GRUBU 5.Maçı
03.12.2009 Perşembe Saat: 22:05
Star TV ve Eurofutbol CANLI

Twente - Fenerbahçe ve Galatasaray - Panathinaikos Maçlarını Azerbeycan'dan İctimaiTV'den aşağıdaki frekans ayarını yapıp, şifreyi girerek izleyebilirsiniz...

İctimai TV
Frekans: 11554 H 2916 – 2/3
Biss Key: 001FFF 12 12 12 12 12 12 12 12

''TAKIMLARIMIZA UEFA KUPASI MAÇLARINDA BAŞARILAR DİLİYORUZ''

17 Kasım 2009 Salı

Türkiye Kupası Grupları Belli Oldu

Geçen sene Fortis Türkiye Kupası, bu sene ise Ziraat Türkiye Kupası ismi ile oynanacak olan Türkiye Kupasında grup kuralları çekildi ve maç programı belli oldu.

Grup A

Fenerbahçe, Eskişehirspor, Antalya, Altay, Tokatspor.

Grup B

Trabzonspor, Galatasaray, Ankaragücü, Denizli Belediyespor, Orduspor.

Grup C

Sivasspor, Denizlispor, Giresunspor, Tarsus İdmanyurdu, Bursaspor.

Grup D

Beşiktaş, İ. B. Belediyespor, Manisaspor, Kasımpaşa, Konya Şekerspor.
Grup maçları aşağıdaki tarihlerde oynanacak;

-1. HAFTA-
23 Aralık 2009 Çarşamba

A Grubu: Fenerbahçe-Altay, Antalyaspor-Eskişehirspor, (Tokatspor bay)
B Grubu: Denizli Belediyespor-Ankaragücü, Galatasaray-Trabzonspor, (Orduspor bay)
C Grubu: Giresunspor-Bursaspor, Sivasspor Tarsus İdmanyurdu, (Denizlispor bay)
D Grubu: Manisaspor-Beşiktaş, Konya Şekerspor-Kasımpaşa, (İ. B. Belediyespor bay)

-2. HAFTA-
10 Ocak 2010 Pazar

A Grubu: Tokatspor-Antalyaspor, Eskişehirspor-Fenerbahçe, (Altay bay)
B Grubu: Orduspor-Galatasaray, Trabzonspor-Denizli Belediyespor, (Ankaragücü bay)
C Grubu: Denizlispor-Sivasspor, Tarsus İdmanyurdu-Giresunspor, (Bursaspor bay)
D Grubu: İ. B. Belediyespor-Konya Şekerspor, Kasımpaşa-Manisaspor, (Beşiktaş bay)

-3. HAFTA-
13 Ocak 2010 Çarşamba

A Grubu: Altay-Eskişehirspor, Fenerbahçe-Tokatspor, (Antalyaspor bay)
B Grubu: Ankaragücü-Trabzonspor, Denizli Belediyespor-Orduspor, (Galatasaray bay)
C Grubu: Bursaspor-Tarsus İdmanyurdu, Giresunspor-Denizlispor, (Sivasspor bay)
D Grubu: Beşiktaş-Kasımpaşa, Manisaspor-İ. B. Belediyespor, (Konya Şekerspor bay)

-4. HAFTA-
17 Ocak 2010 Pazar

A Grubu: Antalyaspor-Fenerbahçe, Tokatspor-Altay, (Eskişehirspor bay)
B Grubu: Galatasaray-Denizli Belediyespor, Orduspor-Ankaragücü, (Trabzonspor bay)
C Grubu: Sivasspor-Giresunspor, Denizlispor-Bursaspor, (Tarsus İdmanyurdu bay)
D Grubu: Konya Şekerspor-Manisaspor, İ. B. Belediyespor-Beşiktaş, (Kasımpaşa bay)

-5. HAFTA-
27 Ocak 2010 Çarşamba

A Grubu: Eskişehirspor-Tokatspor, Altay-Antalyaspor, (Fenerbahçe bay)
B Grubu: Trabzonspor-Orduspor, Ankaragücü-Galatasaray, (Denizli Belediyespor bay)
C Grubu: Tarsus İdmunyurdu-Denizlispor, Bursaspor-Sivasspor, (Giresunspor bay)
D Grubu: Kasımpaşa-İ. B. Belediyespor, Beşiktaş-Konya Şekerspor, (Manisaspor bay)

Final 5 Mayıs 2010'da oynanacak.

6 Kasım 2009 Cuma

199,200,201 ve 3puan

Andre Santos attığı şık gol ile perdeyi açtı ve Fenerbahçemizin Avrupa Kupalarındaki 199 golünü atarak 200. gole yaklaştırdı. Kaptan Alex, Santos'a nazire yaparcasına attığı çalımlar ve sut ile perdeyi kapatan ve Steaua Bükreş'in tüm umutlarını bitiren golü attı. Avrupa Kuparında 200. golün de asistini yapan Kaptan Alex, Fenerbahçemizin 201. golünü atarak 300. golün startını vermiş oldu.
Bilica Fenerbahçemizin Avrupa Kuparındaki 200. golünü atarken hem yediğimiz goldeki pozisyon hatasını telafi etti hem de 200. golü atarak Fenerbahçe tarihindeki yerini aldı.

Belki Gaziantepspor ve Kayserispor maçlarında takımımız puan kaybetti. Uzun bir lig maratonunda puan kayıpları mutlaka olacaktır. Önemli olan takımın puan kaybetme biçimi. O maçta verdiği sinyaler gelecek için tehlike sinyaleri mi yoksa umut vadeden sinyaller mi? Takımın gidişatı ve verdiği sinyaller ilerisi için şimdilik bir tehlikeli sinyal içermiyor. Hatta umut vadeden sinyaller veriyor. Takımımızın yeni transferleri Mehmet Topuz, Andre Santos, Cristian ile ilk onbirde artık daha çok yer alan Kazım ve Emre'nin bu sene takımla olan uyumları her geçen gün artmaya devam ediyor. Bu uyumda pas alış-veriş trafiği daha işlerlik kazanmaya başlayınca, daha hızlı hücum eden ve daha az gol pozisyonu veren bir takım haline dönüşeceğiz. Takım dikkatli gözlerle izlendiğinde, bu pas alış-verişi yeterince hızlı ve doğru yapılamadığı görülecektir. Buda saydığım isimlerin bir arada yeni oynamasından ve uyum problemi çekmesinden kaynaklanıyor. Haftalar ilerledikçe aralarındaki uyum daha iyi olacak ve daha güzel bir Fenerbahçe izleme şansı bulacağız. En azından şimdilik bunu umuyor ve böyle olması için temenni ediyoruz. Bu süreçte umarız daha az sakatlık ve kart cezası olur. Başarılar da her 3 kupada kazanılarak sağlanır.

5 Kasım 2009 Perşembe

Fenerbahçe - Steaua Bükreş

Fenerbahçe - Steaua Bükreş
UEFA Avrupa Ligi H GRUBU 4.Maçı
05.11.2009 Perşembe Saat: 22:05
Star TV, Eurofutbol, HD Smart'tan CANLI


Fenerbahçe - Steaua Bükreş ve Dinamo Bükreş - Galatasaray Maçlarını Azerbeycan'dan İctimaiTV'den izleyebilirsiniz...

İctimai TV
Frekans: 11554 H 2916 – 2/3
Biss Key: 001FFF 12 12 12 12 12 12 12 12

''TAKIMLARIMIZA UEFA KUPASI MAÇLARINDA BAŞARILAR DİLİYORUZ''

Vaka-i Adliye = Vaka-i Ercan Saatçi & Metin Özülkü

Ercan Saatçi ile Metin Özülkü'nün program öncesi geçen küfürlü konuşmaları, malum son günlerin ağızlarda sakız olmuş konusu. Özellikle bir takımın, medyada ki tetikçilerinin gündem yaratma ve bazı olayları unutturma çabası olarakta değerlendirebiliriz konuyu. Olayı savunacak filan değilim. Küfürlü konuşmalar sonuç olarak toplumsal değerler açısından düşünüldüğünde hoş karşılanmayan ve belli bir konuma gelmiş bir insana da yakışmayan ifadelerdir. Ancak herkeste çok iyi biliyor ki hepimiz kendi aramızda muhabbet ederken bu tarz muhabbetler yapıyoruz. Öğrencisinden memuruna, şehirlisinden köylüsüne, en akademisyeninden en elit ve sosyetik geçinenine kadar yani toplumun her kesiminde özellikle futbol söz konusu olunca bu tarz muhabbetler yapılıyor, yapmıyorum diyen varsa da doğru konuşmuyor derim, bundan da kimse rahatsız olmuyor. Bu olayda ise konuşmaların kamera önünde gerçekleşmiş ve kayıt altına alınmış olması, sonrasında da bazı kimselerin kendi çıkar amaçları doğrultusunda bunu toplumun gözleri önüne servis etmiş olmasıdır.Dolayısıyla bu da olayı kamu nezlinde tartışılır hale getirmiştir ve bundan başka bir şey de değildir.

Bu konunun, asıl vahim olan ve olayı hukuk dilinde vaka-i adliye(sıradan bir olay)'den çıkaran tarafı ise FB TV'de montajla atılan görüntülerin, bazı kimselerce saklaması ve olaydan bir kaç sene sonra özellikle bir GS maçından sonra gündeme getirilmesidir. Bu olay meyada yer alış zamanı ve şekli ile çok şarşıtıcıdır. Bununla birlikte, sonuçta sadece bir takım taraftarı olan Ercan Saatçi üzerinden polemik yaratılarak, olayın aslında altında yatan başka bazı amaçlar uygulanmaya yönekilik olduğu düşüncesi uyandırmaktadır bende. Neden bu kişiler bu görüntüleri saklama ve FB TV dışına çıkarma gereksinimi duymuşlardır? Bu görüntüler, santaj ve çıkar amaçlı kullanılmak amacı ile mi, yoksa çalıştıkları kurumda başka bir takımın taraftarı olmanın verdiği bir hissiyat ile olayın sindirilememiş olmasından dolayı bir amaç için mi saklanmıştır? Bir hissiyat ile yapılmış olsa çekildiği tarihte gündeme gelmesi ve medyaya servis edilmesi gerekmezmiydi? Gerekirdi diye düşünüyorum. Şu halde bu görüntüler çıkar amaçlı saklanmıştır. Peki bu görüntülerin bir GS maçından sonra Kadiköy de özellikle on yıldır süren FB'in yenilmezlik serisinden sonra ortaya çıkması ise tesadüfmüdür? Bu görüntülerden zaten önceden beri haberi olanlar neden şimdiye kadar bu görüntüler konusunda hiç birşey yapma gereksinimi duymadılar? Derbi maçı bittikten sonra bu görüntüler bazı kişiler vasıtası ile medyaya servis edilerek ve üzerine bir sonraki haftanın maçları oynanmış olduğu halde olayı hale gündemde tutma çabası ile ne amaçlanmak istenmektedir? Derbi maçında çıkan olayları gündemde tutmak ve mağlubiyeti unutturmak isteyenlerin fırsat bu fırsat deyip görüntüleri medyaya servis ettikleri kanaati aklı selim olan herkesin varacağı bir sonuç olarak görünmekte. Peki maç öncesi bu görüntüler ellerinde olanlar ve şimdiye kadar bekleyenler, derbi maçını GS kazanmış olsaydı acaba bu görüntüleri gündeme getirirmiydi? Hiç zannetmiyorum. Çünkü o zaman kazandıkları zaferin önüne başka bir olayın geçmesine izin vermezlerdi. Şu halde bu olayın zamanında değil de şimdi neden gündeme getirildiği ortadadır.

Kısacası bu görüntülerin saklananarak kurum dışına çıkarılması, bu olayı yasal olarak sıradan bir olay olmaktan çıkarmıştır. Görüntüleri, meslek etiğine ve yasalara aykırı bir şekile kurum dışına çıkaracak kadar gözü kararan kişiler için, bunu sadece bir taraftar hissiyatı ile yaptıklarının söylenmesi ise inandırıcı değildir ve bu olayı adli bir olay yaptığı gerçeğini de değiştirmez.

Not:Vaka-i Adliye= Sıradan olay (hukuk dilinde) demektir.
Örneğin: FB'nin GS'yi Kadiköyde on yıldır yenmesi vaka-i adliyedir ancak GS, FB'yi yenseydi bu olay artık vaka-i adliye olmaktan çıkardı ve şaşılacak bir olay olurdu.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Hak Edilen Bir Zafer ve Sonrasında Yaşanan Sevinç...

Günlerden beri kimin kazanacağı merak edilen ve bunun için nice anketler yapılan derbi maçı sonunda oynandı ve bitti. Kimi anketler fiyasko çıkarken kimisi ise sonucu doğru olarak tahmin etti. Bizce sonuç malumdü. Maç, Kadiköy'de galibiyetle sonuçlanacak bir Galatasaray derbi maçı idi ve maçın sonunda karşılaştığımız manzara ise haliyle Kadiköyde bundan önceki dokuz maçta da gördüğümüz tanıdık bir manzaraydı. Saha dışında çıkabilecek olaylar, saha içinde yaşanacak gürültü-patırtı ve çıkabilecek kartlar, taraftar kavgaları, hakemin muhtemel iki taraf için verebileceği hatalı kararları, bütün bu olup bitecekler her derbi öncesi tahminler içinde yer alabilecek görüşlerdi. Ancak hiç kimse bu maçın gidişatını ve sonunda kazanan tarafın bu denli hak ederek kazandığı bir maç olacağını tahmin edemezdi, edemedi de nitekim. Kadıköyde kazanılan bu galibiyeti, Şükrü Saraçoğlu'nun büyüsü ya da Galatasaraylı futbolcuların fobisi veya heyecanı olarak değerlendirmek, komik bir yaklaşım olduğu gibi sonrası için bizim futbolumuz ve Türk futbolu için bir tehlikedir.
Ne hakem kararları, ne de saha dışında ve içinde çıkan olaylar, dün akşam Şükrü Saraçoğlu stadında, taktik anlayışı ile birlikte futbolcuların yüreğini ve mücadele güçlerini sahaya yansıtarak kazandıkları bu galibiyete gölge düşüremez. Sonuna kadar hak edilen bir galibiyet almıştır Fenerbahçe. Futbolda gol atmak kadar önceside yememek gerektiğini de bir kez daha ispatlamış oldu takımımız bize. Tamam kimi zaman fazla pas nedeniyle ağır görünen bir yapıya sahipiz ve buda bizi pek hoşnut etmiyor. Ancak şuda bir gerçek her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Elimizdeki kadro ve futbolcu özellikleri bunu gerektiyor. Bu şekilde savunma ehemmiyeti ön planda oynamak sonunda başarı getirecektir mutlaka. Çok gol atana fazla puan vermiyorlar. Buna en iyi örnek Galatasaray. Bugün geldiğimiz noktada ise bu maçtan ve sonrasında ezeli rakibizin yaşandıklarından, biz Fenerbahçeliler ders çıkartmalıyız ki, rakibimizin düştüğü bu duruma biz de düşmeyelim. Fazla gol attığı ve fazla gol pozisyonuna girdiği (girdiği pozisyonları gole çevirmeyi becerdiği için desek daha doğru olacak) için Galaktikos denilen Galatasaray'a o gün methiye düzenler ve futbolcularını göklere çıkaranlar bugün geldiğimiz noktada alınan sonuçlar neticesinde Galatasaray'ı yerin dibine sokma çabasındalar. Ne gereğinden fazla göklere çıkaracaksın ne de gelen bir kaç kötü netice sonrasında yerin dibine sokacaksın. Kadro kalitesi, oyun dizilişi ve oyun tarzı ile benzer bu iki takım arasında oyunun oynama noktasındaki mantalite farkı bu iki takımı birbirinden ayıran en önemli fark. Eğer ayaklar yere sağlam bassa idi, bugün kazanan Fenerbahçe'nin neden kazanacağı, Galatasaray'ın ise neden kaybedeceği görülebilirdi. Dokuz haftalık lig süresince ve avrupa kupası maçlarında ortaya konan futbol, teknik yaklaşım, oyun tarzı, oyuncu ve teknik adam profili iyi irdelenmiş olsaydı bu maçın galibini tahmin etmek güçleşmezdi.

23 Ekim 2009 Cuma

Kazım - Andre Santos SHOW

Kazım ve Andre Santos Steaua Bükreş'e atılan gol sonrası ayak hareketleri ile yaptıkları sevinç gösterisiyle bir show'a daha imza attılar. Bu ikili onbirde yer aldığı sürece sanırım bu show devam edecek. Futbolun bir oyun olduğunu hatırlatmaları ve yaptıkları ile yüzümüzde bir tebessüm oluşturmaları açısından çok güzel hareketler bunlar. Ne diyelim başka. Böyle sevimli hareketler kanaryaya yakışır.

Bükreş'te İnanılarak Alınan Üç Puan...

Bükreş'e giderken kafilede tek forvet oyuncusu Semih'in oluşu ve antremanda onunda sakatlanarak Guzia, Alex ve Deivid'e katılması ile Fenerbahçe 4 ileri uç oyuncusunu kaybetmiş forvet oynayabilecek 1 Kazım kalmıştı ve bu şekilde sahaya çıkacaktı. Bu şartlarda, maçtan önce tek beklentim, oynanacak oyunun güzelliğinden ziyade, maç sonunda skorun lehimize olması idi. ''Nasıl olursa olsun, 1-0 olsun. Bizim olsun.'' dediğimiz bir maçtı öylede oldu. Sonuçta forvet oynayabilecek özellikte bir Kazım vardı ve teknik direktörümüz Daum da ona bu mevkide görev vermek zorunda kaldı. Kazıım da gölü atarak galibiyetin alınmasında önemli bir rol oynadı. Sahaya çıkan onbirde kaleci ve 4 savunma oyuncusu dışındaki 6 oyuncunun orta saha oyuncusu olması, maçta bu bögede topa hakim olacak takımın Fenerbahçe olacağını gösteriyordu. Nitekim takımımızın topla oynama yüzdesi %64 olarak maç sonu istatistiklerine yansıdı. Bu kadro yapısı ile takımımızın fazla gol pozisyonu ve gol bulmasını beklemiyordum. Nitekim maçta 1 gol bulabildik. Ancak beklediğimden daha fazla net gol pozisyonunu bulduk, fakat kaçırdık. Son vuruşlar daha dikkatli yapılsa maçı koparan skoru ilk yarıda elde edebilirdik. Emre ve Gökhan'ın performansları üst düzeyde idi. Özer Hurmacı kalitesini gol pozisyonunda topu R. Carlosa verirken bir kez daha kanıtladı. 90dakikadaki görüntüsü iyidi. Ancak fizik eksiği olduğu da göze çarptı. Sayın Daum'um Özer konusunda neden biraz ağırdan aldığınıda daha iyi anlamış olduk. Andre Santos geldiğindeki oyunundan biraz uzakta bir görüntü çizmeye devam etti. Cristian ise her geçen gün performansını yükseltiyor. İnişli çıkışlı bir grafik çizmemesi güven verici. Lugano'yu akşam pek beğenmedim, gereksiz ve dengesiz şekilde topa müdehalelerde bulunuyor. Aynı mevkide oynayan Bilica da onun kadar çok mücadele ediyor ve hamle yapıyor ama ne kart görüyor ne de tehlike yaratabilecek bir yerde faul yapıyor. Kısacası Lugano'nun biraz daha dikkatli oynaması gerekiyor. R.Carlos, yaşına göre oldukça iyi idi. Maça sonradan dahil olan Vederson ise hem savunma hem hücum anlayışında tam olarak vasattı. Basında yer haberlere göre maçtan sonra soyunma odasına giderken, Emre bir pozisyon hakkında Vederson ile tartışmış. Haber ne kadar doğru bilmiyorum ama oyunun son bölümlerinde oyuna dahil olan Vederson, bu kısa sürede beni dahi ekran karşısında sinirlendirmeyi başardı. Emre'nin kızmasını anlayabiliyorum doğrusu. Takım, Bükreş'te 3puanı almak için gerçekten inarak sahaya çıkmış. Kısacası UEFA kupası için grupta iddamızı sürdürmek ve GS derbisi öncesi suyun bulanmaması için alınan bu galibiyet çok önemli.

22 Ekim 2009 Perşembe

Steaua Bükreş - Fenerbahçe

Steaua Bükreş - Fenerbahçe
UEFA Avrupa Ligi H GRUBU 3.Maçı
22.10.2009 Perşembe Saat: 20:00
TNT ve D-Smart 'tan CANLI

TNT
Biss Key:
11804 00 BA CD 19 A0 03 20 09 2C ya da
001FFF 2A BA CD 19 A0 03 20 09 2C ya da
001FFF 00 BA CD 19 A0 03 20 09 2C

Steaua Bükreş - Fenerbahçe ve Galatasaray - Dinamo Bükreş Maçlarını Azerbeycan'dan İctimaiTV'den izleyebilirsiniz...

İctimai TV
Frekans: 11554 H 2916 – 2/3
Biss Key: 001FFF 12 12 12 12 12 12 12 12

''TAKIMLARIMIZA UEFA KUPASI MAÇLARINDA BAŞARILAR DİLİYORUZ''

21 Ekim 2009 Çarşamba

Çok Fazla Ayrılık Yaşamadan Yolumuza Devam...

İş yoğunluğu, beraberinde sağlık sorunları ile uğraşırken zaman akıp geçti, bloğa fırsat bulupta karalayamadık birşeyler. Bu yedi günde içinde neler olup bittiğini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım tabii. Fenerbahçemizin antep sofrasında 3 puan bırakmasını, rakibimizin, Beşiktaş maçındaki hakem rezaleti ile aldığı 3 puan sonrasında Trabzon maçında da yine hakem rezaleti ile aldığı 3 puanı eklemesini, yine aynı maçta hakemin ve 6S yönetiminin Arda'yı Fenerbahçe maçında oynatmak için gösterediği çabayı, Sayın Fatih Terim'in beklenen açıklamasını ve milli takımı bırakmasını, Denizlispor'un 9. hafta sonunda Nurullah Sağlam'ın görevi bırakması ile teknik direktör kıyımına devam etmesini, Sayın Yılmaz Vural'ın milli takıma başına geçme isteği yönündeki beyanatını, Alex, Guzia ve Devid'in sakatlıklarının devam ettiği yönündeki resmi sitedeki haberlerini, Daha UEFA Kupası grup eleme maçlarını oynamadan sanki bu maçlar yokmuş gibi FB-6S derbisinin basında sürekli gündemde tutulmasını, şampiyonlar liginde Barcelona'nın kendi evinde Gökdeniz Karadeniz'in golüyle Rubin Kazan'a 2-1 mağlup oluşunu, bu maç sonrası basının Gökdeniz'i hatırlayışını izledik, izlemeye devam ediyoruz. Bu geçen tüm olaylara yeri geldiğince değiniriz elbet. Çünkü meydana gelen her olay geride kalır, ancak hiçbiri unutulmaz. Yapılanlar gün gelir bir başka olayda karşımıza çıkıverir. Zaman belki geçer, ama yaşananlar ve yaşatılanlar ile geride izini bırakır. Biz de yeri geldiğinde bu izlere değiniriz. Şimdi Bükreş'te oynanacak maça konsantre olalım. Antep'te çıkan faturaya bir de Bükreş'i ilave etmeyelim :)

14 Ekim 2009 Çarşamba

Politize Edilmiş Bir Futbol Karşılaşması!!!



Türkiye -Ermenistan
2010 Dünya Kupası Grup Maçı 14.10.2009 Saat: 21:00'de
ATV'den Canlı Yayınlanacak.

Türkiye - Ermenistan arasında oynanacak futbol maçı, bir spor karşılaşması olmaktan ziyade politize edilmiş siyasi bir gösteri karşılaşmasına dönüştü. Simon Kuper'in kitabına verdiği ''FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR'' adının, içinde verdiği gerçekliğin ne denli doğru olduğunu bugün bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Aslında Kuper bu başlığı yazarken ve kitabında futbola siyasetin bulaştığını kastememişti. Futbolun, insalara verdiği heyecen, coşku, sevinç, korku, gözyaşı, atraksiyon, organizasyon ve ekip ruhu ile milyonlarca insanı etkilediğini ve bunun kaçınılmaz sonucu olarakta milyonlarca insanı etkileyen bu oyunun artık bir oyun olmaktan çıktığını ve futbolun asla sadece futbol olamayacağını anlatmıştı. Ancak bugün geldiğimiz bu noktada ise bu başlığın verdiği mesajın anlamı değişti. Bursa'da alınan güvenlik önlemleri bir maç için o kadar fazla ki, bu bile sadece kendi başına bu maçın sadece bir maç olmadığının kanıtı. Sanırım, stadta maçı izlemeyi düşünenler iki kere bu kararlarını gözden geçireceklerdir. FIFA'nın stada Azerbeycan bayrağının sokulmamasını istemesi, hükümetin demokratik açılıma bir de Ermenistan açılımını eklemesi ve maç öncesi Ermenistan ile imzalanan protokol, maçı spor müsakabasından çıkardı ve maça, iyice siyasi bir nitelik kazandırdı.

İmzalan protokolden, protokolün ne getirip ne götüreceğinden, hükümetin demoratik açılımlarından ya da demokrasi ve insan hakları çığırtkanı olan kendilerini gelişmiş mediniyetler olarak adleden devletlerin ve mensuplarının, stada Azerbaycan bayrağı sokulmasının yasaklanmasını istemeleri gibi insan hak ve hurriyetlerine, demokratik tepki gösterme isteklerine engel oluşturmak için giriştikleri bu çelişkili davranışlarından bahsetmek, tarihi ve siyasi bir yaklaşım sergilemek sadece spora başka anlamlar yüklemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekten öteye gitmez. Aslında bu maçın, sadece bir spor müsabakası olması ve grupta hiçbir iddası kalmamış iki takımın grup maçlarını tamamlamak adına sahaya çıktıkları bir karşılaşma olması gerekirdi. Ancak maçın, bu yaklaşımdan ve söylemden uzak siyasi bir kimlik kazanması, sonrası için bu spor dalına vurulmuş bir darbedir.

Siyasi meselelerin ve devlet sorunlarının tartışılacağı ve çözüme ulaştırılacağı yer futbol sahası olmamalıdır. Futbol bir spor dalı olarak, tüm insanların ilgi odağı ve paydaşı bir değer taşıma niteliği ile evrensel bir olgu haline gelmiştir. Evrensel bir olgu içinde insanların ve devletlerin kişisel çıkarlarını öne çıkarma çabaları ise bu olguya zarar verir. Sonuçta ne olursa olsun, ne kadar çok şey yazılıp, çizilirse çizilsin, sporsever olarak bizler bu maçın sadece bir spor karşılaşması olduğunu hatırlayalım. Bırakalım futbol bir spor dalı olarak kalsın.

Medeniyet, insan hak ve hürriyetlerinin sadece bir devletin sınırları içinde yaşayan insanları değil, tüm dünya devletleri içinde yaşayan insanları kapsadığını hazmedebilmektir.

12 Ekim 2009 Pazartesi

''Dünya Kupasına Yine Seyirci Olarak Katılıyoruz'' Peki Neden?

Başarı için misyon ve vizyon sahibi olmak lazım. Başkan olmak için ise bu misyon ve vizyona kurumsal yapı kazandıracak yapılanmayı sağlayacak kadroları hazırlayabilecek öngörü ve yeteneğe sahip olmak gerekir. Dünya kupasına katılma şansı neredeyse sıfır olmuş bir milli takım Belçika önüne çıkarken, bırakın vizyon ve misyon sahibi olmayı bir futbol anlayışı dahi ortaya koyamadı. Gerçi grup maçlarının hiçbirinde bir futbol anlayışına sahip değildik. Evet bir futbol anlayışımız var, kişisel becerilere bağlı karambole hücum ve savunma anlayışı. Rakip takımlar sitemsizliğimizden bizim ne yapabileceğimizi tahmin edemiyor. Lakin bizde ne yapabileceğimizi bilemiyoruz. Dolayısıyla karambole futbol anlayışısı karambole sonuçlara götürüyor bizi. Sonuç hep başarısızlık hep hüzün. Rijkaard, ülkemizde geçirdiği şu kısa zamanda dahi futbolumuzdaki eksikliği gördü ve ''Türk futbolunda herşey var ama hiç birşeyden tam olarak yok'' derken neyi eksik yaptığımızı da dile getirdi. Her şeyden biraz alan ama hiç birşeyden tam olarak bir şey almayan futbol anlayışı ise bizi karambole oynayan bir takım yapıyor. Öte yandan 32 yaşına gelmiş bir Ceyhun Eriş ile maça başlamak ve sonrasında 34 yaşındaki Yusuf Şimşek'i oyuna almak ise ilerisi için bizim bir vizyon ve misyon sahip olmadığımızın kanıtı. Bir misyon ve vizyona sahip olmayan bir yapı ve karambole futbol anlayışı, bugün yine bizim bir dünya kupasına seyirci olarak kalmamızın temel sebebidir.

Bugün gelinen bu noktada ise Fatih Hoca istifasını verdi. Başarısızlığın elbet bir faturası olmalı. Ancak sadece başarısızlık Fatih Hocaya mı ait? Milli takım için bir misyon ve vizyon ve bu bağlamda bir kadro oluşturamayan Federasyon'un hiç mi suçu yok? Şimdi Federasyon, Ermenistan maçı sonrası yeni bir teknik adam arayışına girecek ve bir teknik adamı görev başına getirecek. Peki aynı anlayış içinde gelecek teknik adam milli takıma ne katacak?

Artık asıl önemli olan, Türk Futbolunu ileriye taşıyacak ve başarılar getirecek bir anlayışın hem kulüpler hem de milli takım seviyesinde yerleştirilmesi gerekmektedir. Yeni bir futbol anlayışını yerleştirebilecek, milli takımı uzun yıllardır ne oynadığı belli olmayan futbol anlayışı ve sistemden çekip çıkaracak yeni bir oluşum ile ve en önemlisi Türk milli takımına sahada modern bir futbol mantalitesi ile oynatabilecek vizyona sahip bir teknik adamın gelmesi gerekmektedir. Tabii önce böyle bir teknik adamı göreve getirecek bir Federasyon'un işin başına geçmesi ve Federasyonun yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

10 Ekim 2009 Cumartesi

Milli Takım ve Türk Futbolu Üzerine

Milli takımın 2010 Dünya Kupası Avrupa Elemelerinde grubunda aldığı sonuçlar ve gruptaki konumu gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Turkcell Süper Lig'te milyon Euro'lar verilerek yapılan transferler, bu değerlerde yerli oyuncuların transferleri ve bu futbolcuların gerçek ederleri masaya yatırılmalı. Bu kadar yüksek paraların döndüğü piyasada ne milli takım ne de kulüpler düzeyinde bir başarının olmaması gerçekten düşündürücü. Milli formayı giyen futbolcuların ve teknik direktörün aldığı paralar ise bırakın Türkiye şartlarını dünya çapında dahi hiçte azımsanacak rakamlar değil. Bu şartlar altında, bırakın Dünya Kupasında derece yapmayı bu turnuvaya katılma becerisi dahi gösterememek, özellikle böyle bir gruptan çıkmayı başaramamak gerçek bir başarısızlıktır. Başarıda mükafatı alanlar, gelen başarısızlık neticesinde de sonuçlarına katlanmalıdır. Ancak 2010 Dünya Kupası Afrika'da oynanırken ve biz yine televizyonlarımız karşısında organizasyonu ve maçları seyirci olarak izlerken, basın ve spor yazarları diğer ülkeleri yorumlar, biz neden gidemedik diye hayıflanırken, sorumlar ise kaldıkları yerden devam ederek bu başarısızlığı unuttururlar. Akabinde de sonraki turnuvalar için umut verilerek herşeye bir sünger çekilir. Başarısızlığın gerçek nedenleri ortaya konulmadan, sorumlular ve hatalar tespit edilmeden, ne futbolumuz gelişir ne de başarı gelir. Gerekli çalışmalar yapılmadan ve önemler alınmadan girilecek her organizasyonda da aynı hüsranı yaşamaya devam ederiz. 86 yıllık cumhuriyet tarihinde, Milli takımlar düzeyinde Dünya Kupası üçüncülüğü dışında bir başarı kazanılmamış olması, Kulüpler düzeyinde sadece Galatasaray'ın aldığı bir UEFA kupası dışında başarının olmaması, TFF'nin ve tüm spor kamuoyunun tartışması gerekli başlıca konu olmalıdır. Yoksa Turkcell Süper Lig'te mutlaka her durumda, statü ve şekil itibari ile bir şampiyon çıkacak ve sıralama olacaktır. Ancak elde edilen şampiyonluğun gerçek bir anlam ifade edebilmesi için ligte oynanan futbol kalitesinin yüksek olması gerekmektedir. Beşiktaş'ın geçen sene kazandığı Lig ve Kupa şampiyonluğu sonucu bu sene lig'te yaşadığı hüsranı açıklamak için sadece şanssızlık demek, gerçekleri görmekten uzak bir yaklaşım olur. Sorunun kaynağını tespit etmeden sergilenen bu yaklaşımlar ile çözüm yolu bulunamaz. Kulüp düzeyinde, alt yapıların durumu da dahil, futbolcuların yetiştirilmesi konusunda yeni yaklaşımlar ve sistemler ile beraberinde düzenlemeler getirmeli, kulüplerin transfer yaklaşımları ve stratejileri bazı kurallar çevçevesinde yapılmalı, milli takımın başarı kazanabilmesi ve kulüpler ile etkileşimin arttırılabilmesi için düzenlemeler getirilmelidir. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için gerekli çalışmalar bir an önce yapılmaya başlanmalıdır. Bu amaçla Federasyon bünyesi yeniden yapılandırılmalı, bu çalışmaları yapabilecek profesyonel, akılcı ve bilimsel alt yapıları kullanabilen insanlar görev başına getirilmelidir.

9 Ekim 2009 Cuma

Belçika - Türkiye

Belçika - Türkiye
10 Ekim 2009 Cumartesi Saat 21.45'te
FOX TV'den Canlı izleyebilirsiniz.

Bosna Hersek maçı için mutlak kazanılması gereken bir maç demiştik. Ancak maçtan berabere ayrılınca dünya kupasına seyirci olarak katılacağımız kuvvetle ihtimal oldu. Yarın akşamki Belçika maçına çıkmadan önce Estonya - Bosna Hersek maçı oynanmış olacak ve eğer bu maçta Estonya puan alamazsa bir başka deyişle Bosna Hersek puan kaybetmez ise Belçika maçı bizim için grup maçlarını tamamlamak için sahaya çıktığımız formalite maçına dönecektir. Dolayısıyla da maçın bizim için bir önemi kalmayacak ve tatsız tutsuz bir maç olacaktır. Maç saatine kadar Estonya - Bosnak Hersek maçının sonucuna göre Belçika maçının heyecanı da değişek. Maçın sonucunu bekleyip, gelecek habere göre heyecan yaşayacağız.

Öte yandan maçın FOX TV'den canlı olarak verilecek olması da gerçekten seyirci açısından bir talihsizlik. Bu kanaldan maç izlemek gerçekten eziyet. Bosna Hersek ile yaptığımız maçı da hatırlayacağınız üzere FOX TV vermiş ve bizi ekranlar karşısında deli etmişti. Maç esnasında gelişen pozisyonlar da pozisyonu ve topun olduğu bölgeyi reklamla kapatan FOX TV'nin, maçın anlatımında yapılan yorumları ise gerçekten seyir zevkimizi kaçırmıştı. İnşallah bu yayından sonra gelen tepkilerden ders almışlardır. Yoksa Estonya - Bosna Hersek maçının ve sonucunun üzerine bir de yayın rezaleti hiçte çekilmez olur.


İlginizi Çekebilir:

Yayın Rezaleti ve Üzerine Yiten Umutlar...
10 Numara Milli ?
Milli Hazırlık, Milli Sevinç...

7 Ekim 2009 Çarşamba

Karar Açıklandı: Ankaraspor Küme Düştü...

TFF Ankaraspor ile ilgili kararını açıkladı burada. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanvekili Lütfi Arıboğan, Ankaraspor'un bir alt lige düşürülmesi kararının Tahkim Kurulu tarafından onanmasının ardından, konuyla ilgili bugün düzenlenen basın toplantısında alınan kararları açıkladı. Ankaraspor'un küme düşrülmesi sonucu süper ligte puan durumu aşağıdaki gibi değişti.

Alınan karar en çok Ankaraspor ile maç yapan ve puan kaybeden takımlara yaradı. Antalyaspor Ankaraspor'a yenilmiş Gençlerbirliği ve Gaziantepspor ise berabere kalmıştı. 4 hafta ligte mücadele veren Ankaraspor'dan 3 puan alan Galatasaray ise mücadele ederek 3 puan alan tek takım oldu bu karar neticesinde.

TSL'de Görevinden Ayrılan 3. Teknik Adam

TSL'de Denizlispor ve Kasımpaşa'nın Teknik Direktörleri ile yolları ayırmasından sonra görevinden ayrılacak 3. teknik adamın kim olacağı konusunda tahmin amaçlı yaptığımız anketimiz Sivasspor yönetiminin Sayın Bülent Uygun'un istifasını kabul etmesi ile sonlandı. Ankette en yüksek oyu Sayın Mustafa Denizli alırken 2. sırada yer alan Bülent Uygun tercihi ise tahminleri doğru çıkardı. Mustafa Denizli tercihi ise Beşiktaş yönetiminin Denizli'ye sahip çıkması sonucu, son anda direkten döndü ve bu yöndeki tahminler gerçekleşmedi. Ankette 3. sırada yer alan ve halen görevine devam etmekte olan Mehmet Özdilek ise takımı Antalyaspor'un aldığı kötü sonuçlar sonucu eleştirilerin odağı konumunda ve koltuğu sallanmakta.
Turkcell Süper Lig'te görevinden ayrılan 3. teknik adam Bülent Uygun

Not: TSL'de 8 de 8 yapmış bir takımın teknik adamın aldığı oylar ise müşkülpesent oylar katogorisinde yer aldığından ankette sıralamaya sokulmadı.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Topun Ağzındakiler

Mehmet Özdilek

Fenerbahçe önünde puana çok yaklaşmasına karşın maçın son dakikalarında verdikleri inanılmaz pozisyon sonucu kalesinde gölü gören Antalyaspor da Memet Özdilek eleştirilerin odağı oldu. 8. haftada da Sivasspor mağlubiyeti ile ligin sonuna demir atan Antalyaspor da Mehmet Özdilek bakalım ne zaman pes edecek. Fenerbaçe maçında alınan mağlubiyet sonrası Sayın Özdilek'in istifa etmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Zira bu noktadan sonra alınacak her kötü sonucun tek sorumlusu Mehmet Özdilek olarak görülecektir. Bu da Mehmet'in teknik direktörlük kariyerine zarar verecektir. Bu saatten sonra kendisi ve Antalyaspor için en hayırlısı bu olur.

Bülent Uygun

Sivasspor'a tarihinde ligte en iyi yerlere gelmesinde en büyük pay sahibi Bülent Uygun, 8. hafta sonunda Antalyaspor karşısında ilk galibiyetini alabildi. Şampiyonlar Ligi'nden kötü bir şekilde elendikten sonra UEFA Avrupa ligi eleme maçları sonunda avrupa defterini kapayan Yiğidoların teknik direktörü ligte alınan kötü sonuçların getirdiği baskıya dayanamadı. İstifasını açıklayan Bülent Uygun için Sivasspor yönetiminin alacağı karar bekleniyor. Uygun'un istifası kabul edilirse Bülent Uygun bu sezon ligte takımından ayrılan 3. teknik adam olacak. 8 hafta sonunda sadece 4 puan alabilen Uygun'un istifa etmesini akılcı bir karar olarak görüyorum. Zira alınacak her kötü sonuç, yönetim ve taraftar nezlinde hedef olmasına ve kaçınılmaz sona doğru biraz daha yaklaşmasına sebep olacaktı.

Mustafa Denizli

Bu hafta ligte Denizlispor'u yenerek az da olsa nefes alan Beşiktaş'ta sular bakalım ne zaman durulacak. Denizlispor maçında Beşiktaş taraftarının hedefi olan yönetim ve başkan Demirören, taraftarın büyük bir çoğu tarafından kötü sonuçların sorumlusu olarak görülen teknik direktörü Mustafa Denizli'nin arkasında bakalım ne kadar durabilecek. Beşiktaş'ta 9. haftadaki Kasımpaşa maçı sonrası oynanacak zorlu lig maçları ile girilecek periyotta alınacak sonuçlar Sayın Denizli ve Başkan Demirören'in kaderini belirleyecek. Kısacası Beşiktaş, her an küçük bir kıvılcım ile patlayacak bir bombanın üzerinde oturuyor.

''Büyük teknik adam olmak, sadece başarı kazanmak ile değil, aynı zamanda yeri geldiğinde başarısızlığı kabul edip bırakma erdemini göstermekle mümkün olabilir.''

8. Haftaya 3-0'lık Skorlar İle Damga Vurdular

8. haftada Ankara'nın güçlü ekipleri ile karşılaşan Şampiyonluğun en güçlü adayları olarak görülen Fenerbahçemiz ve Galatasaray, haftaya 3-0 'lık skorlarla damga vurdular. Ezeli rakebette sarı kırmızılı ekip, Ankara deplasmanında Ankaragücü'ne 3-0 mağlup olurken, sarı lacivert renklerine gönül verdiğimiz Fenerbahçemiz ise Gençlerbirliğini 3-0 mağlup ederek kendisine ait olan 'Lige en iyi başlangıç yapan takım' rekorunu da yine kendisi kırmış oldu. Oynadığı futbol ile şampiyonluk yarışında, eleştire rakibine oranla daha fazla mahruz kalmasına karşın, ligte 8 de 8 yaparak 24 puanla haftayı lider olarak kapamayı başardı. Rakibine nerdeyse pozisyon vermeden 3 gol bularak futbolda önce gol yememenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yüksek pas yüzdesi ile ayağında topu tutarak oyun kontrolünü maç boyu bırakmayan ve yakaladığı gol pozisyonları ile sonunda beğeni kazanmayı başardı.

Rakibimiz Galatasaray ise 7 hafta boyuncu attığı gol sayısı ile övgülere mahsar olurken, verdiği gol pozisyonları göz ardı edilmişti. Sonunda rakibimizin oynadığı rus ruleti kadar riskli oyun tarzı kendi başını yaktı. Gol atma adına savunma güvenliğini ikinci planda tutan oyun tarzı ve bu oyun tarzını gerektiren oyuncu profili ile adeta rus ruleti oynayan rakibimize, bu oyun şekli pahalıya mal oldu. Şans bu sefer rakip takıma güldü. Rakipleri önünde bir an önce gol bulmak için pervasızca ataklar düzenleyen sarı kırmızılı ekip golü bulamayınca, rakip kontra atakları sonunda kalesinde golleri gördü. ''Attın attın, atamadın rakip atar'' kuralının işlediği maçta Ankaragücü sonunda attı, üstelik 3 tane attı. Bulduğu gol pozisyonundan daha fazla gol pozisyonu veren sarı kırmızılı ekip, Ankaragücü'lü futbolcuların yakaladığı net pozisyonları gol çevirmesi halinde ligte tarihi bir yenilgiye imza atabilirdi. Son iki hafta puan kayıpları yapan sarı kırmızılı ekip ise eleştiri oklarına hedef olmaya başladı.

Not: Öte yandan mağlubiyete Ankaragücü'nün forma rengi ve şekli de sebep olmuş olabilir. :) Sarı-Lacivert-Çubuklu-Formanın, Galatasaraylı futbolcular üzerinde her daim psikolojik bir baskı unsuru olduğu da bir kez daha ispatlanmış oldu. :)

2 Ekim 2009 Cuma

Şampiyonlar Ligi Onunla Hüsran

Hiç hatırlamak ve hatırlatmak istemesem de 2001'de Fenerbahçe sıfır çekti Sayın Mustafa Denizli sayesinde. Hal böyle iken ve aşağıdaki tablo ortada iken Beşiktaş seyircisine sabırlar diliyorum.

18.09.2001
Fenerbahçe - Barcelona 0-3
25.09.2001
Fenerbahçe - O. Lyon 0-1
10.10.2001
B.Leverkusen - Fenerbahçe 2 -1
17.10.2001
Olympique Lyon - Fenerbahçe 3- 1
23.10.2001
Fenerbahçe - B.Leverkusen 1-2
30.10.2001
Barcelona - Fenerbahçe 1-0

Mustafa Denizli'nin yönetiminde takım, Şampiyonlar Liginde Oynadığı 6 maçta bir Galibiyet ve bir Beraberlik dahi alamazken, 6 Mağlubiyet alarak, bu sonuçlar ile Fenerbahçe tarihine kara bir sayfa olarak girdi. Takım sadece 3gol Atma becerisi gösterirken, tam 12 gol Yedi ve sıfır Puanla grup sonuncusu olarak Avrupaya veda etti. Kısacası Mustafa Denizli ile Şampiyonlar Ligi Hüsran. Turkcell Süper Ligte Beşiktaş'ın kötü gidişatı'nın üzerine, bunun Şampiyonlar Liginde üstelik Mustafa Denizli ile yaşanmayacağını zannedenler yukarıda ki tabloya baksınlar ve o dönemi iyi hatırlasınlar. Beşiktaş'ın Ligte, 3 büyükler adı içindeki yerine yakışır bir konuma gelmesi içinde gereken bir an önce yapılmalı.

TSL'de 8. Hafta Maçları Heyecanlı Geçecek...

Trabzonspor - Gaziantepspor: Bu akşam saat:20.00'de oynanacak Trabzonspor - Gaziantepspor maçı ile TSL'de 8. hafta heyecanı başlayacak. Geçen hafta sahsında Ankaragücü'ne mağlup olarak şimşekleri üzerine çeken Antep takımı, Trabzon deplasmanında mutlak puan almak hedefinde olacak. Trabzonspor ise 2-0 öne geçtiği Gençlerbirliği maçında rakibi ile berabere kalarak yaşadığı hayal kırıklığını kendi sahasında yaşamamak ve Lig'te üst sıralar için olan mücadelesini sürdürmek için mutlak kazanmak isteyecek. Bu nedenlerden dolayı iki takımda temkinli oyunu tercih edecektir. Trabzonspor bu maç için 3 puana yakın ekip. Maçın ilk yarısında Trabzonspor gol bulmalı maçı kazanmak istiyorsa. Zira ikinci yarıda kondisyon olarak oyundan düşüyorlar. Gaziantepspor ise ilk yarıda gol yemezse belki Trabzon deplasmanından zor olsada puan alabilir.
Skor tahmini : 2-1, ya da 3-1 Trabzonspor. 1-1 düşük ihtimal.

Diyarbakırspor - İ.B.Belediyespor: TSL'de cumartesinin ilk maçı ligte aynı puana sahip Diyarbakırspor - İ.B.Belediyespor arasında oynanacak. Hücum futbolu oynayan İ.B.Belediyespor ile daha ziyade savunmada kalıp kontraatak futbolu tercih eden Diyarbakırspor arasında oynanacak maç güç dengeleri gözetildiğinde ortada bir maç gibi duruyor. Maçın tarafsız sahada oynanması nedeniyle Diyarbakırspor kendi evinde oynama avantajından yoksun olacak. Ayrıca geçen hafta Bursa deplasmanında 4 gol yiyen Diyarbakırspor temkinli olacaktır. Maçta her iki takımda gol bulur düşüncesindeyim. Dolayısyla gollü bir beraberlik şarşıtıcı olmaz. İki takımda puanları paylaşırlar kanaati bende hakimken galibiyete yakın taraf olarak İ.B.Belediyespor'u görüyorum. Zira kendine çıkış arayan Sivasspor'u zorlu bir mücadele sonunda 1-0 yenmesi Belediyespor'un kendi dengi takımlarla olan maçlarda mücadeleyi bırakmadığının bir kanıtı.
Skor tahmini: Öncelikle bereberlik 1-1 ya da 1-2 İ.B.Belediyespor.

Manisaspor - Bursaspor: TSL'de cumartesinin ikinci maçı ise Manisaspor - Bursaspor arasında oynanacak bu maç ilk beşi zormassını beklediğim bu iki ekip arasındaki güç farkını görmemizi de sağlayacak. Bursaspor geçen hafta Diyarbakırspor'u kendi sahasında 4-0 yenerek büyük bir moral ile Manisaspor kaşısına çıkacak. Manisaspor Sivas maçı hariç hiçbir maçta 1golden fazla atamamış ve tek yenilgisini Fenerbahçe'ye karşı almış. Bursaspor ise deplasmanda Eskişehirspor'a ve kendi sahasında Fenerbahçe'ye mağlup olmasına karşın ligte rakibine göre daha fazla galibiyeti var. Az gol atıp, az gol yiyen Manisaspor ile ona kıyasla daha fazla gol atan ve yiyen Bursaspor mücadelesi gerçekten ilginç ve seyredilme zevki olacak bir maç gibi görünüyor. Bütün bunların ışığında Manisaspor'un kendi evinde mağlup olacağını düşünmüyorum. Yüksek ihtimalle maç golsüz eşitlikle ya da 1-1 gibi biter ama mutlak berabere biter diye düşünüyorum.
Skor tahmini: 0-0 ya da 1-1 mutlak beraberlik

Beşiktaş - Denizlispor: TSL'de cumartesinin 3. ve son maçı Beşiktaş - Denizlispor arasında oynanacak. Geçen haftayı ligte maç oynamadan geçen, ancak haftaiçi Şampiyonlar liginde CSKA Moskova yenilgisi ile hüsrana uğrayan Beşiktaş, ligte de aldığı kötü sonuçlara dur diyebilmek için Denizlispor karşısında mutlak kazanması gereken bir maça çıkacak. Öte yandan Lige Fenerbahçe ve arkasından Galatasaray yenilgisi ile başlayan ve sonrasında teknik adam değişikliğine giden Denizlispor ligte kötü günleri geride bırakmak istiyor. Lige 3 büyüklerden ikisi ile oynayarak başlayan ve Fikstür dezavantajı yaşayan Denizlispor'a Beşiktaş deplasmanında şanş vermiyorum. Mutlak Beşiktaş'ın galibiyeti ile bitecek bir maç gibi görünüyor. Skor farkı ise Beşiktaş'ın maçta gol yollarındaki becerisine bağlı olacak. Öte yandan Denizlispor eğer maçtan puan veya puanlar ile çıkarsa Beşiktaş yönetimini ve Mustafa Denizli'yi kimse kurtaramaz.
Skor tahmini: 1-0, 2-0 Beşiktaş

UEFA Avrupa Liginde ilk 3 Puanı Aldık

Sheriff maçını ilk önce 3puanla geçtiğimiz için mutlu olmamız gerekiyor. Nasıl olursa olsun alınan puanlar sonrası için çok önemli. Yine oynadığımız oyun hakkında kötüydü, gelecek vadetmiyor gibi yorumlar yoğunca yapıldı yapılmaya da devam edecek anlaşılan. Ancak şunu belirteyim ki oyun konusunda dile getirildiği kadar kötü oynadığımızı düşünmüyorum. Ancak bir Barcelona olmadığımız da bir gerçek. Özellikle UEFA arenasındaki maçlarda oynadığımız takımların geçmişlerine ya da mali yapılarına bakarak zayıf oldukları buna bağlı olarakta Fenerbahçemizin çok kolay kazanması gerektiği söyleniyor. Ancak kimse unutmasın ki futbol yeni geliştirilen ya da bulunan bir spor dalı değil. Bahsedilen takımların hepsi kazanma adına bugün bilinen tüm birikimleri takip eden ve amaçları adına tıpkı takımımız gibi antremanlarını ve çalışmalarını yapan takımlar olup, futbolcuları da 20 yaşında bende top oynamaya başlayım diyen insanlardan değil 5-6 yaşlarında bu işe gönül vermiş ve gerekli eğitimleri alan, kendilerini ispatlamaya çalışan sporculardan kuruluyor. Sheriff takımının tecrübesi az olan yaş ortalaması 23 civarında bulunan genç futbolculardan kurulu bir ekip olması, bu takımın futbol oynamayı bilmediği ya da maçı kazanmak için mücadele etmeyeceği anlamına gelmiyor. Nitekim oynanan maç biraz da Hakemin Sheriff'li oyuncuları gözetmesi ile mücadelesi üst düzey olan sert bir maç oldu. Hal böyle iken takımların tozlu tarih sayfalarındaki evveliyatlarından ziyade o gün mücadele verdikleri dönemdeki güçleri maçın kaderini belirliyor.
Maç yorumuma mutsuz adam Deivid'e değinerek başlamak istiyorum. 70. dakikada oyuna girdi. Daum, Deivid'e Sol kanatta Uğur'un yerinde görev verdi. Onunla aynı anda sahaya sürdüğü M. Topuz'a da sağ kanatta Kazım'ın mevkisinde görev verdi. Daum'un tercihi bu yönde olmasına karşın Deivid'i sağ, M.Topuz'u sol kanatta tercih etmesini isterdim. Hatta R.Carlos'un önüne Emre'yi alıp M.Topuz'u onun yerine kaydırabilirdi. Bu şekilde yorulan Carlos az da olsa soluk alırdı ki bunu farkeden Emre de maçın sonlarına doğru hep o bölgede kademeye girdi. Ancak Deivid tercihini kullandı Daum. Deivid daha öncede bu mevkide oynatılmak istenmiş ancak yerini yadırgamış ve performansı düşük bir grafik çizmişti. Nitekim Vedeson 82.dakikada girip sol kanada geçinceye kadar Deivid o bölgede hantal bir profil çizdi. Ancak ayağında topu tutmayı ve saklamayı becererek bu bölgede azda olsa katkıda bulunmayı sağladı. Biraz da isteksiz gördüm Deivid'i. Umarım Deivid'i kaybetmeyiz.
Ligte aldığı 3 maçlık ceza sonucu takımdan ayrı kalan Emre, bu maçta orta sahadaki diri görüntüsü ve mücadelesi ile beğeni kazanmıştır kanaatindeyim. Oyunu her aşamada takip eden ve gerekli müdehale için pozisyonlara yakın olmaya çalışan Emre, bu maç için büyük ölçüde bunu yapmayı becerdi. Takımın galibiyetinde katkısı gerçekten büyük oldu. Hücumlarda Cristian'ın biraz insiyatif kullanarak ileriye katkıda bulunması Emre'yi rahatlatır. Ancak sanırım ileri pek çıkmamasını Daum söylüyor. Zira Cristian hucüm organizasyonlarına katılabilecek yetenekte.
Kazım, Antalyaspor savunmasını terletiği şekilde Sheriff savunmasınıda terletti ve zor durumlara düşürdü. Yakaladığı gol pozisyonunda topa düzgün vurmayı becerse geceye damgasını net bir şekilde vurabilirdi. Öte yandan Kazım'ın yeteneği üst düzey olmasına karşın oyun mantalitesi biraz düşük. Emre kadar oyunu ve pozisyonları takip edip pozisyonlara müdehale edemiyor. Bazen oyunu sadece seyrediyor. Nitekim golden sonra Semih'in sol kanattan ceza sahası içine gönderdiği pozisyonda Kazım'ın sağ kanattan ceza sahası içine girmesi ve Semih'in ceza sahası önüne kestiği topa vurması gerekiyordu. İlk golde Alex'in yaptığı gibi. Ancak Kazım pozisyon takibi yapmadığından sağ kanatta orta sahanın önünde atağın gelişimini ve sonuçlanmasını izliyordu.
Alex, kim ne derse desin oyun zekası ve top tekniği mükemmel bir futbolcu. Attığı golle de Semih ile uyumunun, Guiza ile olan uyumundan daha iyi olduğunu da gösterdi. Avrupa Kupalarında takıma ne katkı sağlıyor ki diyenlere de bu gol küpe olsun.
Semih, diyorum ki sen daha çok yabancı forvet harcarsın. Takımda Guiza'dan daha fazla şans bulsa şimdi ligte gol kralığında birinci sırada idi. Sheriff savunma oyuncunu geçmesi, ceza sahasına girişi, kafasını kaldırıp Alex'e topu gönderişi ile hem asist hem gol kralığında yarışır forvet diye geçinen birçok meslektaşı ile. Guiza ise son haftalarda çizdiği performans ile Semih'in eline su dökemez. Zorunlu rotasyon ile gerçeleşen bu değişiklik takıma yaradı.

Umarım bu galbiyet, UEFA Avrupa Liginde alacağımız diğer galibiyetler için başlangıç olur temennisi ile gelecek maçlarda takımımıza başarılar diliyorum...

Bunlarda ilginizi çekebilir:

1 Ekim 2009 Perşembe

FC Sheriff - Fenerbahçe Maçı


1 Ekim 2009 Perşembe
FC Sheriff - Fernerbahçe
Aleksandar Stavrev'in yöneteceği maç, Sheriff stadında
Saat: 20.00'de Euro Futbol Kanalından canlı yayınlanacak.

''Takımımıza Başarılar Diliyoruz''

Monaco'da çekilen kurayla belirlenen UEFA Avrupa Ligi grublarında, ülkemizi temsil eden takımlarımızdan Fenerbahçemiz H Grubu'nda Romanya'nın S.Bükreş, Hollanda'nın Twente ve Moldova'nın Sheriff takımlarıyla eşleşmiş, gruptaki ilk maçını 17 Eylül Perşembe günü Hollanda'nın Twente takımıyla Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynayarak şansız bir şekilde öne geçtiği maçı 2-1 kaybederek üzmüştü. Bu akşam gruptaki 2. maçına çıkacak olan Fenerbahçemiz, Moldava'nın Sheriff takımıyla karşılaşacak.

Teknik direktörlüğünü Leonid Koutchouk'nin yaptığı Sheriff maçlarını 14 bin 300 kişilik Sheriff Stadyumu'nda oynuyor. Tarihinde 9 kez lig şampiyonluğu bulunan Moldova temsilcisi 6 kez de Moldova Kupası'nı müzesine götürdü. Geçtiğimiz sezon Moldova Ligi'ni şampiyon olarak tamamlayan Sheriff'in Avrupa kupalarında ise herhangi bir başarısı bulunmuyor. Grubumuzda oynadığı ilk maçında deplasmanda Steaua Bükreş ile 0-0 beraber kaldı.

Maldovaya giden takımımızın kadrosunda ise şu isimler yer alıyor. Volkan Demirel, Volkan Babacan, Mert Günok, Lugano, Bilica, Önder Turacı, Roberto Carlos, Vederson, Cristian Baroni, Emre, Selçuk, Ali Bilgin, Alex, Deivid, Kazım, Mehmet Topuz, Uğur Boral, Özer Hurmacı ve Semih. Guiza, Andre Santos ve Gökhan Gönül sakatlıkları nedeniyle takım karosunda yer almıyor.

Bilindiği üzere UEFA Avrupa Ligi'nde, grup aşamasındaki maçlar 4'erli 12 grupta yapılacak. Her takım, çift devreli lig usulüne göre birbiriyle içerde ve dışarıda karşılaşacak, böylece her takım gruplarda toplam 6 maç oynayacak. Gruplarında ilk 2 sırayı alacak 24 takım 2. tura yükselecek. Grup maçları 17 Eylül ile 16-17 Aralık 2009 tarihleri arasında yapılacak.

UEFA Avrupa Ligi'nde H Grubu'nda yer alan Fenerbahçe'mizin maç programı ve elde ettiği sonuçlar şöyle:
17 Eylül 2009 Perşembe
Fenerbahçe :1 – Twente:2
1 Ekim 2009 Perşembe
FC Sheriff – Fenerbahçe
saat:20.00
22 Ekim 2009 Perşembe
Steaua Bükreş – Fenerbahçe
saat:20.00
5 Kasım Perşembe
Fenerbahçe – Steaua Bükreş
saat:22.05
2 Aralık 2009
Twente – Fenerbahçe
saat:19.00
17 Aralık 2009
Fenerbahçe – FC Sheriff
saat:22.05

30 Eylül 2009 Çarşamba

Olmaz Olmaz Demeyin Oluyor!!!

Sahalarda ender gördüğümüz gollerden biri Arjantin Primera Ligi'nde atıldı. Arjantin Primera Ligi'nde haftanın maçında takımının iki golünü de atan Jonathan Cristaldo, ikinci gölü 25 metreden röveşata ile atarak görenleri şaşırttı.

Not: Arjantin Primera Ligi'nde maça haftaya lig ikincisi olarak çıkan Velez Sarsfield, Cristaldo'nun güzel oyunu ve muhteşem golleri ile lider Huracan'ı 2-0 yenerek böylelikle zirvenin yeni sahibi oldu.

Cristaldo'nun maçın 75. dakikasında ceza sahası dışından attığı röveşata golü gerçekten de ayakta alkışlanası bir gol. Adam bir önceki pozisyonda kalecinin önde kalmasını ve kaleye yetişemeyeceğini düşünerek direkt röveşata ile topu kaleye yolluyor. İlk golü de oldukça güzel Cristaldo'nun. Bizim Guiza da kaleci ile karşı karşıya gol atamıyor ve bize saç baş yolduruyor :) Guzia'ya bu golleri izletsek acaba oda böyle goller atarmı? :) Ya da Cristaldo ile takas mı yapsak? :) Gerçi Guiza'nın fiyatı Cristaldo'nun fiyatının 10katından daha fazla ama golleri görünce sanki fiyat tam tersi olması gerekiyor gibi:) Cristaldo üstelik birde 20 yaşındaymış.

Ne diyeyim... ''Darısı senelik 3-4milyon Euro alan Turkcell Süper Ligte oynayan futbolcuların başına...''

28 Eylül 2009 Pazartesi

Baboo Ne Yapıyorsun Sen Yaw?

Antalyasporlu oyuncu sanırım Hakan Özmert, Cristian'ın bacak arasından topa ilginç bir şekilde müdehale etmek istemiş. Maçta bu pozisyona Yunus Yıldırım ne verdi ve Hakan o topa dokundumu hatırlayamıyorum ama Yunus Yıldırım pozisyonu gayet yakından süzüyor. Resmi görünce nasıl bir topa müdehale etme biçimidir bu diye düşünmeden edemedim. Gerçi bu pozisyonda Cristian'ın ne düşündüğü daha önemli sanırım :) Bu maçta Antalyasporlu oyuncular topa müdehale etmek için ilginç hareketler yaptı. Kaleci Polat'ın Uğur'a müdehalesi, Orhan Akın'ın Kazım ile olan mücadelesinde topa giriş biçimi futbol sahalarında görülmesi biraz mümkün olmayan cinstendi. Sanırım Yunus Yıldırım, kararları verirken bu beklenmedik biçimde gerçekleşen hareketlere bir mana veremediğinden düdükleri yanlış çaldı ya da çalamadı :)

27 Eylül 2009 Pazar

Güreş Müsabakası mı Bu?

37 dakika geride kalmıştı ki bu dakikaya kadar Fenerbahçe'ye 4 Antalyaspor'a 7 faul düdüğü çalımıştı Yunus Yıldırım. Ha birde Fenerbahçeli 3 futbolcuya sarı kart gösterdi. Böyle 3 sarı kart daha ligte bugüne gösterilmemiştir diyecem, hakem eskileri tarafından hedef gösterilen Fenerbahçeli oyuculara şimdiye kadar gösterilen kartların çoğu bu Fenerbahçe düşmanı ezik hakem eskilerinin telkinleri sonrası verilmiştir düşüncesi bu maç sonrası daha da pekişti. Bu da artık apaçık ortadadır. Hem telkinde bulunanlar hem de bu telkinlere kulak verip dinleyenler bir gün elbette bu söylediklerinin ve yaptıklarının hesabını verirler buna inancımız sonsuz da, hadi biz iyi niyetli düşünelim ve hakemin saha içinde kontrolün ve oteritenin kendisi olduğunu göstermek amacı ile bu katları gösterdiğini varsayalım. Peki bu seferde sormazlar mı kontrolü ve oteriteyi elinde bulunduran Sayın Yunus Yıldırım'a, Antalyaspor kalecisinin Uğur Boral'la yaptığı güreşi nasıl görmezsin? Anlık bir olay değil ki bu göz kırptım göremedim diyebileceğin. Futbol oyun kurallarında böyle bir hareket için ne deniyor? Fenerbahçe'ye penaltı çalınması için rakip defans oyuncuları ne gibi bir hareket yapmalı daha. Pes doğrusu!!! Başka da birşey denemez zaten bu çalınan düdüklere...

Antalyaspor'u da 3 Puanla Geçtik...

Maça çıkan onbiri görünce anladık ki rotasyon motasyon nafile. Sayın Daum kafasında belirlediği onbiri oynatmaya devam ediyor. Özer 18 kişilik kadroyu bırakın Antalyaya giden kafilede bile yoktu. Maç bittiğinde ise maçta yapılan değişiklikleri düşündüğümüzde gördük ki Deivid ilk onbir için Daum'un kafasından tamamen silinmiş. Öte yandan oyuna giren Uğur ve Semih'te 40dakika oynadıkları maçta pekte verimli olamadılar. Kazım'ın yeteneği konusunda hiç kimsenin şüphesi yok. Maçtan önce ''Kazım oynarsa, artık bize gününde olması için dua etmek düşer:)'' demiştik. Dün akşam Kazım günündeydi. Muhtemelen geçen haftaki maçtan sonra saha içindeki ve taraftarlarla olan diyalogları konusunda dikkati çekildi. Daha disiplinli ve istekli oynadı. Karşısındaki Antalyaspor savunma oyuncularını her defasında rahatlıkla geçti. Alex'in pasını gole çevirerek takımı öne geçirdi.
Guiza yine ekran karşısında hepimizi çileden çıkaradı. Kaleci ile karşı karşıya kalan ama bir türlü gol atma becerisini gösteremeyen Guiza, Alex'in asistlerini de yedi. Alex'in asistlerini yerken de kaçırdığı goller nedeniyle maçın kopmasını engelledi.

Alex maçın adamıydı hiç süphesiz. Ne demiştik ceza sahası önü Alex'in en etkili olduğu alan. Antalyaspor maçında da attığı gollük paslarla galibiyetin en önemli ismi oldu. Gökhan'ın sakatlanması sonrasında Semih oyuna girdi ve M.Topuz Gökhan'ın mevkisine geçti. Bu dakikadan sonra orta sahaya çekilen Alex 2.gol pası dışında tüm etkinliğini de yitirdi.

Açıkçası 7 hafta sonunda alınan 7 galibiyet ilerleyen haftalar düşünüldüğünde önemli bir başarı. Ancak buna karşın, kaçırılan goller, direkten dönen toplar, Antalyaspor'un maçtaki tek gol pozisyonu sonunda bulduğu yediğimiz abuk sabuk gol ve maçın son dakikasında halı sahalarda görülmesi mümkün olabilecek gol ile maçın kazanılması, Fenebahçe düşmanlarının yine takım üzerinde spekülasyon yapması için ekmeğine yağ sürdü. Guzia girdiği iki net pozisyonu gole çevirse ya da direkten dönen 3toptan ikisi gol olsa maçın skoru farklı olacak ve takım hakkında atıp tutanlar biraz daha söylediklerine dikkat etmek zorunda kalacaklardı. Ama yakalanan pozisyonalar değerlendirilemedi bir de şansızlık sonucu toplar direkten dönünce maç zor kazanılan bir galibiyet olarak hatırlarımıza düştü.

25 Eylül 2009 Cuma

Özer de Şans Bekliyor

Fenerbahçe ile 4yıllık sözleşme imzaladıktan sonra ameliyet olan Özer Hurmacı, sakatlığının geçmesi ile 18 kişilik maç kadrosunda yer almaya başlamasının ardından, ilk onbirde şans bulmayı arzulayan kulübedeki isimlerden biri olmaya başladı. Birçok spor adamına göre oldukça yetenekli olan ve hatta Alex'e veliaht olabilecek kalitede olduğundan bahsedilen Özer Hurmacı bakalım ne zaman ilk onbirde kendine şans bulacak? Ya da şöyle diyelim; Daum ona ilk onbirde forma şansı bakalım ne zaman verecek? Rotasyonun gündemde olduğu bu dönemde belkide Antalyaspor maçı ile formaya kavuşabilir Özer hurmacı. Bekleyip göreceğiz.

Yüzü Gülmeyen Adam

Son haftalardaki kötü performansı nedeniyle R.Carlos yedek kulübesinin yolunu tutarken rotasyona alınan ilk futbolcu oldu. Öte yandan Carlos yaşı gereği olsa gerek, yedek kulübesinde olmayı kendine pek dert etmezken, Kulübenin bir diğer ismi Deivid, yabancı kontejanı ve Daum'un taktiri nedeniyle artık yüzü gülmeyen, kulübede hüzünlü potre çizen bir adam oldu.
Yedek kulübesinde oturanların maç esnasındaki neşesine ortak olmayan Deivid, kulübede oturmaktan hiçte memnun olmadığını belli ediyor bu şekilde.

Zico ve Aragones döneminin vazgeçilmezi olan Deivid, Daum'un gelişi ile yedek kulübesine demir attı. Takımın, özellikle de Kazım'ın ve Guiza'nın son haftadaki performansları düşünüldüğünde, Deivid'in artık ilk onbirde sahaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Hem sağ kanatta hem Guiza'nın oynadığı mevkide hem de Alex'in oynadığı mevkide rahatlıkla oynar. Üstelik Kazım ve Guiza'nın şu son haftalardaki durumları dikkate alınırsa Deivid onlardan daha kötü oynamayacağından dolayı takıma daha çok katkıda bulunur kanaatindeyim. Bununla birlikte sezon başı sözleşmesi 3sene daha uzatılan bir futbolcuya, takımda ondan daha kötü performans sergileyen oyuncular varken ve herkes tarafından rotasyon ihtiyacından bahsedilirken artık Daum'un ilk onbirde şans vermesi gerekiyor diye düşünüyorum. Aynı durum Semih ve Uğur için de geçerli olup bu isimlerin de ilk onbirde başlaması uygun olacaktır.


UEFA Avrupa Ligi, Turkcell Süper Lig, Türkiye Kupası mücadelesi verecek takımda, futbolcuların, sakatlanma yada cezalı duruma düşme gibi zorunlu haller beklenmeden bu durumların dışında ilk onbirde yapılacak değişiklikler ile forma şansı bulması gerekiyor. Bu tarz bir uygulama futbolcuların moral kondisyonunu yükseltecektir. Bunun da takıma olumlu yansıyacağı ortada iken, Sayın Daum'un artık bu rotasyonu gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Antalyaspor maçı bu rotasyon için büyük şans. Zira bir Bursaspor, Manisaspor ya da Eskişehirspor gibi güçlü bir ekip olmayan Antalyaspor karşısında bu rotasyon yapılarak alınacak 3puan, futbolcular üzerinde olumlu etki yapacaktır. Böylece kulübede görmek istemediğimiz hüzünlü yüzlerden de kurtulmuş oluruz ve belkide göze hoş gelen futbolu izleme şansını da yakalarız.