25 Ağustos 2009 Salı

Demokratik Açılım Mağlubiyeti

Diyarbakır takımı sahada belki 3-1 mağlup oldu ama en büyük yenilgiyi Diyarbakır taraftarı ve Diyarbakır şehri aldı. Maça damgasını vuran tribünlerden sahaya atılan yabancı maddeler oldu. İlk yarının başında başlayan pet şişe, çakmak yağmuru ikinci yarının başında taş ve maytap yağmuruna dönüştü. 53. dakikada Kazım'ın yanına atılan yabancı madde patlarken, futbolcularda tedirginlik yarattı ve aynı esnada da ceviz büyüklüğünde bir taş da futbolcuların hemen yanına düştü. Saha kenarında ısının futbolculara da birçok yabancı madde atılırken atılan maddelerden biri Özer Hurmacı'nın bacağına isabet etti. Daha ne olabilir ki denilen bir anda maçın 77. dakikasında sahaya giren bir taraftar tedirgin gözlerle izlenirken güvenlik güçleri tarafından yakalandı ve dışarıya çıkarıldı. Tabii şehir Diyarbakır ve saha Diyarbakırsporun sahası olunca tedirgin olmamakta elde değil. Ancak bu tedirginliğide yaratan Diyarbakır taraftarının bizzat kendisi. Karşılaşma sırasında başlayan olayların maçın son düdüğünden sonra da durmadığı ve olayların sokaklara taştığı haber organları tarafından bildiriliyor. Polisin yapılan taşkınlıkları önlemek için olaylara biber gazı kullanarak müdehale ediyormuş. Yazık hemde çok yazık.

Başkanımız Aziz Yıldırım maçtan sonra memleketi Diyarbakırda olmaktan memnun olduğunu ancak çıkan olaylardan dolayı çok üzüldüğünü, bu şehre gelen büyük takımların Diyarbakırspor'un rakibi olmadığı bu anlamsız agrasifliğin Diyarbakırspor'a ve Diyarbakır şehrine büyük zarar verdiğini söyledi.

Maçın başından beri süre gelen bu taşkınlık ve şiddetin sebebinin ekonomik sıkıntıların olmasından ya da bireysel özgürlüklerin az olmasından kaynaklanıyor diyerek açıklamak sadece gerçekleri görmekten kaçmaktan başka birşey değildir. Spor bir yaşam tarzı, demokrasi bir toplum kültürü ise bugün Diyarbakırda bir yaşam tarzı ve bir toplum kültürü olan demokrasi mağlup oldu. Bu mağlubiyet hangi demokratik açılım paketi ile galibiyete dönüştürülebilir?

ALMAN teknik adam(teknik direktörümüz) Daum maçtan sonra yakasındaki ATATÜRK rozeti hakkında gelen soruya 'ben ATATÜRK fanatiğiyim' dedikten sonra türkçe konuşarak 'EN BÜYÜK ATATÜRK 'demesi demokratik açılımın hangi yönde yapılması konusunda ders niteliğinde oldu. Ayrıca böyle harp havasında geçen bir maçtan sonra yabancı bir teknik adamın bu sözü ve davranışı o kadar anlamlı olduki sanırım bunun üzerinede daha birşey söylenmez. Ne maç yorumu yapılır nede takımların analizi yapılır.

Hiç yorum yok: