''Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.'' ''Doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmak ise erdemdir.''
Dileğimiz sene sonunda asıl bu keyfi yaşamak. Öte yandan kim ne derse desin, ilk yarıyı lider kapamanın keyfini rakiplerimizin kursağında bıraktık ya, bu da Fenerbahçeyi rakiplerine oranla daha fazla eleştiren Fenerbahçe düşmanlarına kapak olsun. Bu keyfi bize yaşatan takımıza teşekkür ediyoruz. Turkcell Süper Lig'in ikinci yarısında takımın daha iyi bir performans göstereceğine olan inancımız da perçinlendi.
Maçın hemen başları, Guiza ceza sahası dışından çok güzel bir şut atıyor, kaleci parmaklarının ucu ile dokunuyor ve top direğe çarparak dışarı çıkıyor. Sonra dakikalar ilerliyor. Guiza gol pozisyonlarını bir bir harcıyor. Hele maçın 33. dakikası öyle bir gol kaçırıyor ki bu kadarda olmaz dedirtiyor. Ama gol kaçırmak olunca ve hele pozisyona giren kişi Guiza olunca pek te şaşırmamak lazım. Zaten bende pek şaşırmadım. Nitekim fotoğraf ta dikkat ediyorsanız Guizan'ın kaçırdığı gol pozisyonları ile alakalı değil. Tamam, attığı golde Alex'in kafa ile indirdiği topu alışı ve gol yapışı şaşırttı ama mevzu bu da değil. Golü attıktan sonra takımla bütünleşmesi ve sonra yedek kulübesine giderek Semih'le kucaklaması varya bu gerçekten şaşılacak şey. Santos ile Uğur'un barışması üzerine yazdığımız yazı üzerine bir de Guiza ile Semih bu görüntüyü verince, Hayda... Ne oluyoruz şimdi dedim! Bu görüntüler acaba futbolcuların içinden gelen ve birlikteliğin kuvvetlendiğini gösteren samimi hareketler mi? yoksa basında son zamanlarda Fenerbahçe alehine çıkan maksatlı yazılara bir cevap olsun diye yapılan göstermelik hareketler mi? diye düşünmeden edemedim. Resimlerdeki kişilerin yüzleri ve ayrıca görüntüleri izlerken algıladığım, futbolcuların gösterdikleri samimiyet bende, bunun gerçek olduğu ve takımın birlik, beraberlik duygusunu daha da geliştirdiği kanaatini uyandırdı. Öte yandan Guiza'nın özellikle son iki maçtır gösterdiği bu davranışlar takımda kalmak istiyor düşüncesini iyice kuvvetlendirdi. Bakalım devre arası gideceğine kesin gözükle baktığımız Guiza olayında ne gibi gelişmeler yaşanacak. Bekleyip göreceğiz...
Galibiyeti getiren golün ayağı Uğur Boral, maçtaki performansı ile ilk onbir için çoktan hazır olduğunun sinyalini verdi. Solda Andre Santos ile bir süre oynamaya devam ederse, Carlos'lu sol kanat arayışına, Carlos'un gidişi ile de artık bir son vermiş oluruz. İkili arasında biraz uyum problemi gözüksede Fenerbahçe için sol kanatın en doğru iki ismi olacaklar düşüncesindeyim. Bu maçta oynayan, yedek kadroda görmeye alıştığımız ve hatta bazen kadroya dahi giremeyen oyuncuların performansları göz doldurdu. Özellikle Bekir'in sahaya koyduğu mücadele herkesin gözüne çarpmıştır diye düşünüyorum. Orta alanda Deniz oldukça iyi idi. Sakatlıktan tamamen kurtulduğunu ve hazır olduğunu gösterdi. Ancak son haftlarda oynayan Selçuk için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Akşamda çok fazla pas hatası yaptı. Oynadığı bölgede yeterince hızlı düşünüp hareket edemiyor. Takımın atak organizasyonlarının bu bölgeden başlaması sırasında yavaş kalıyor, bu da takıma hatal bir görüntü veriyor. Özer ise bu maçla beraber yükseliş grafiğine devam etti. İlk onbirin değişmez ismi olma yolunda. Sahaya kaptan olarak çıkan Semih gol pozisyonu girilen ataklarda etkin gözükmesine karşın maç genelinde performansı düşüktü. Guiza sanki bu maçta takımda kalmak ister bir hava içinde, takım için oynamaya çalışıtı. Devre arası akibeti belli olur. Takım için hayırlısı artık.
Takımımız, Twente maçını kazanarak UEFA Avrupa Liginde grubu lider kapamayı garantilemişken, Guiza'nın 80 dakika boyunca sahadaki becerisizliğine bakmaksızın oyundan alınışına gösterdiği bu tepki, üstelik teknik direktörünün ona bu zamana kadar her seferinde sahip çıkmış olmasına karşın, takımda kalmak istemediğinin açık beyanıdır. Yönetim ve Teknik Heyet takım içi huzurun sağlanması için artık Guiza'ya yol vermelidir. Muhtemelen Guiza devre arası kendine gidecek bir kulüp bulmuş. Zira bu kadar pervasızca böyle bir hareket yapabildiğine göre onu bekleyen bir takım var demektir.
Maçtan alınır alınmaz, Koch'un müdehale etme çabasını boşa çıkararak direkt soyunma odasına giden, gol sevinçlerinde bile takımla bütünleşmeyen Guiza, artık sanırım sayın DAUM'unda gündeminde ilk sırayı alacak gönderilme konusunda. Takımın kangren olmaya yüz tutmuş bir parçası ve en kısa zamanda takımla bağlarının koparılması gerekiyor bence. Devre arası anlaşılan şu ki Carlos dışında Guiza da takımdan ayrılacak.
Geçen sene Fortis Türkiye Kupası, bu sene ise Ziraat Türkiye Kupası ismi ile oynanacak olan Türkiye Kupasında grup kuralları çekildi ve maç programı belli oldu.Grup A
Grup B
Grup C
Grup D
-1. HAFTA-
23 Aralık 2009 Çarşamba
A Grubu: Fenerbahçe-Altay, Antalyaspor-Eskişehirspor, (Tokatspor bay)
B Grubu: Denizli Belediyespor-Ankaragücü, Galatasaray-Trabzonspor, (Orduspor bay)
C Grubu: Giresunspor-Bursaspor, Sivasspor Tarsus İdmanyurdu, (Denizlispor bay)
D Grubu: Manisaspor-Beşiktaş, Konya Şekerspor-Kasımpaşa, (İ. B. Belediyespor bay)
-2. HAFTA-
10 Ocak 2010 Pazar
A Grubu: Tokatspor-Antalyaspor, Eskişehirspor-Fenerbahçe, (Altay bay)
B Grubu: Orduspor-Galatasaray, Trabzonspor-Denizli Belediyespor, (Ankaragücü bay)
C Grubu: Denizlispor-Sivasspor, Tarsus İdmanyurdu-Giresunspor, (Bursaspor bay)
D Grubu: İ. B. Belediyespor-Konya Şekerspor, Kasımpaşa-Manisaspor, (Beşiktaş bay)
A Grubu: Altay-Eskişehirspor, Fenerbahçe-Tokatspor, (Antalyaspor bay)
B Grubu: Ankaragücü-Trabzonspor, Denizli Belediyespor-Orduspor, (Galatasaray bay)
C Grubu: Bursaspor-Tarsus İdmanyurdu, Giresunspor-Denizlispor, (Sivasspor bay)
D Grubu: Beşiktaş-Kasımpaşa, Manisaspor-İ. B. Belediyespor, (Konya Şekerspor bay)
-4. HAFTA-
17 Ocak 2010 Pazar
A Grubu: Antalyaspor-Fenerbahçe, Tokatspor-Altay, (Eskişehirspor bay)
B Grubu: Galatasaray-Denizli Belediyespor, Orduspor-Ankaragücü, (Trabzonspor bay)
C Grubu: Sivasspor-Giresunspor, Denizlispor-Bursaspor, (Tarsus İdmanyurdu bay)
D Grubu: Konya Şekerspor-Manisaspor, İ. B. Belediyespor-Beşiktaş, (Kasımpaşa bay)
-5. HAFTA-
27 Ocak 2010 Çarşamba
A Grubu: Eskişehirspor-Tokatspor, Altay-Antalyaspor, (Fenerbahçe bay)
B Grubu: Trabzonspor-Orduspor, Ankaragücü-Galatasaray, (Denizli Belediyespor bay)
C Grubu: Tarsus İdmunyurdu-Denizlispor, Bursaspor-Sivasspor, (Giresunspor bay)
D Grubu: Kasımpaşa-İ. B. Belediyespor, Beşiktaş-Konya Şekerspor, (Manisaspor bay)
Andre Santos attığı şık gol ile perdeyi açtı ve Fenerbahçemizin Avrupa Kupalarındaki 199 golünü atarak 200. gole yaklaştırdı. Kaptan Alex, Santos'a nazire yaparcasına attığı çalımlar ve sut ile perdeyi kapatan ve Steaua Bükreş'in tüm umutlarını bitiren golü attı. Avrupa Kuparında 200. golün de asistini yapan Kaptan Alex, Fenerbahçemizin 201. golünü atarak 300. golün startını vermiş oldu.
Bilica Fenerbahçemizin Avrupa Kuparındaki 200. golünü atarken hem yediğimiz goldeki pozisyon hatasını telafi etti hem de 200. golü atarak Fenerbahçe tarihindeki yerini aldı.
Günlerden beri kimin kazanacağı merak edilen ve bunun için nice anketler yapılan derbi maçı sonunda oynandı ve bitti. Kimi anketler fiyasko çıkarken kimisi ise sonucu doğru olarak tahmin etti. Bizce sonuç malumdü. Maç, Kadiköy'de galibiyetle sonuçlanacak bir Galatasaray derbi maçı idi ve maçın sonunda karşılaştığımız manzara ise haliyle Kadiköyde bundan önceki dokuz maçta da gördüğümüz tanıdık bir manzaraydı. Saha dışında çıkabilecek olaylar, saha içinde yaşanacak gürültü-patırtı ve çıkabilecek kartlar, taraftar kavgaları, hakemin muhtemel iki taraf için verebileceği hatalı kararları, bütün bu olup bitecekler her derbi öncesi tahminler içinde yer alabilecek görüşlerdi. Ancak hiç kimse bu maçın gidişatını ve sonunda kazanan tarafın bu denli hak ederek kazandığı bir maç olacağını tahmin edemezdi, edemedi de nitekim. Kadıköyde kazanılan bu galibiyeti, Şükrü Saraçoğlu'nun büyüsü ya da Galatasaraylı futbolcuların fobisi veya heyecanı olarak değerlendirmek, komik bir yaklaşım olduğu gibi sonrası için bizim futbolumuz ve Türk futbolu için bir tehlikedir.
Kazım ve Andre Santos Steaua Bükreş'e atılan gol sonrası ayak hareketleri ile yaptıkları sevinç gösterisiyle bir show'a daha imza attılar. Bu ikili onbirde yer aldığı sürece sanırım bu show devam edecek. Futbolun bir oyun olduğunu hatırlatmaları ve yaptıkları ile yüzümüzde bir tebessüm oluşturmaları açısından çok güzel hareketler bunlar. Ne diyelim başka. Böyle sevimli hareketler kanaryaya yakışır.
Bükreş'e giderken kafilede tek forvet oyuncusu Semih'in oluşu ve antremanda onunda sakatlanarak Guzia, Alex ve Deivid'e katılması ile Fenerbahçe 4 ileri uç oyuncusunu kaybetmiş forvet oynayabilecek 1 Kazım kalmıştı ve bu şekilde sahaya çıkacaktı. Bu şartlarda, maçtan önce tek beklentim, oynanacak oyunun güzelliğinden ziyade, maç sonunda skorun lehimize olması idi. ''Nasıl olursa olsun, 1-0 olsun. Bizim olsun.'' dediğimiz bir maçtı öylede oldu. Sonuçta forvet oynayabilecek özellikte bir Kazım vardı ve teknik direktörümüz Daum da ona bu mevkide görev vermek zorunda kaldı. Kazıım da gölü atarak galibiyetin alınmasında önemli bir rol oynadı. Sahaya çıkan onbirde kaleci ve 4 savunma oyuncusu dışındaki 6 oyuncunun orta saha oyuncusu olması, maçta bu bögede topa hakim olacak takımın Fenerbahçe olacağını gösteriyordu. Nitekim takımımızın topla oynama yüzdesi %64 olarak maç sonu istatistiklerine yansıdı. Bu kadro yapısı ile takımımızın fazla gol pozisyonu ve gol bulmasını beklemiyordum. Nitekim maçta 1 gol bulabildik. Ancak beklediğimden daha fazla net gol pozisyonunu bulduk, fakat kaçırdık. Son vuruşlar daha dikkatli yapılsa maçı koparan skoru ilk yarıda elde edebilirdik. Emre ve Gökhan'ın performansları üst düzeyde idi. Özer Hurmacı kalitesini gol pozisyonunda topu R. Carlosa verirken bir kez daha kanıtladı. 90dakikadaki görüntüsü iyidi. Ancak fizik eksiği olduğu da göze çarptı. Sayın Daum'um Özer konusunda neden biraz ağırdan aldığınıda daha iyi anlamış olduk. Andre Santos geldiğindeki oyunundan biraz uzakta bir görüntü çizmeye devam etti. Cristian ise her geçen gün performansını yükseltiyor. İnişli çıkışlı bir grafik çizmemesi güven verici. Lugano'yu akşam pek beğenmedim, gereksiz ve dengesiz şekilde topa müdehalelerde bulunuyor. Aynı mevkide oynayan Bilica da onun kadar çok mücadele ediyor ve hamle yapıyor ama ne kart görüyor ne de tehlike yaratabilecek bir yerde faul yapıyor. Kısacası Lugano'nun biraz daha dikkatli oynaması gerekiyor. R.Carlos, yaşına göre oldukça iyi idi. Maça sonradan dahil olan Vederson ise hem savunma hem hücum anlayışında tam olarak vasattı. Basında yer haberlere göre maçtan sonra soyunma odasına giderken, Emre bir pozisyon hakkında Vederson ile tartışmış. Haber ne kadar doğru bilmiyorum ama oyunun son bölümlerinde oyuna dahil olan Vederson, bu kısa sürede beni dahi ekran karşısında sinirlendirmeyi başardı. Emre'nin kızmasını anlayabiliyorum doğrusu. Takım, Bükreş'te 3puanı almak için gerçekten inarak sahaya çıkmış. Kısacası UEFA kupası için grupta iddamızı sürdürmek ve GS derbisi öncesi suyun bulanmaması için alınan bu galibiyet çok önemli.
İş yoğunluğu, beraberinde sağlık sorunları ile uğraşırken zaman akıp geçti, bloğa fırsat bulupta karalayamadık birşeyler. Bu yedi günde içinde neler olup bittiğini elimden geldiğince takip etmeye çalıştım tabii. Fenerbahçemizin antep sofrasında 3 puan bırakmasını, rakibimizin, Beşiktaş maçındaki hakem rezaleti ile aldığı 3 puan sonrasında Trabzon maçında da yine hakem rezaleti ile aldığı 3 puanı eklemesini, yine aynı maçta hakemin ve 6S yönetiminin Arda'yı Fenerbahçe maçında oynatmak için gösterediği çabayı, Sayın Fatih Terim'in beklenen açıklamasını ve milli takımı bırakmasını, Denizlispor'un 9. hafta sonunda Nurullah Sağlam'ın görevi bırakması ile teknik direktör kıyımına devam etmesini, Sayın Yılmaz Vural'ın milli takıma başına geçme isteği yönündeki beyanatını, Alex, Guzia ve Devid'in sakatlıklarının devam ettiği yönündeki resmi sitedeki haberlerini, Daha UEFA Kupası grup eleme maçlarını oynamadan sanki bu maçlar yokmuş gibi FB-6S derbisinin basında sürekli gündemde tutulmasını, şampiyonlar liginde Barcelona'nın kendi evinde Gökdeniz Karadeniz'in golüyle Rubin Kazan'a 2-1 mağlup oluşunu, bu maç sonrası basının Gökdeniz'i hatırlayışını izledik, izlemeye devam ediyoruz. Bu geçen tüm olaylara yeri geldiğince değiniriz elbet. Çünkü meydana gelen her olay geride kalır, ancak hiçbiri unutulmaz. Yapılanlar gün gelir bir başka olayda karşımıza çıkıverir. Zaman belki geçer, ama yaşananlar ve yaşatılanlar ile geride izini bırakır. Biz de yeri geldiğinde bu izlere değiniriz. Şimdi Bükreş'te oynanacak maça konsantre olalım. Antep'te çıkan faturaya bir de Bükreş'i ilave etmeyelim :)
Başarı için misyon ve vizyon sahibi olmak lazım. Başkan olmak için ise bu misyon ve vizyona kurumsal yapı kazandıracak yapılanmayı sağlayacak kadroları hazırlayabilecek öngörü ve yeteneğe sahip olmak gerekir. Dünya kupasına katılma şansı neredeyse sıfır olmuş bir milli takım Belçika önüne çıkarken, bırakın vizyon ve misyon sahibi olmayı bir futbol anlayışı dahi ortaya koyamadı. Gerçi grup maçlarının hiçbirinde bir futbol anlayışına sahip değildik. Evet bir futbol anlayışımız var, kişisel becerilere bağlı karambole hücum ve savunma anlayışı. Rakip takımlar sitemsizliğimizden bizim ne yapabileceğimizi tahmin edemiyor. Lakin bizde ne yapabileceğimizi bilemiyoruz. Dolayısıyla karambole futbol anlayışısı karambole sonuçlara götürüyor bizi. Sonuç hep başarısızlık hep hüzün. Rijkaard, ülkemizde geçirdiği şu kısa zamanda dahi futbolumuzdaki eksikliği gördü ve ''Türk futbolunda herşey var ama hiç birşeyden tam olarak yok'' derken neyi eksik yaptığımızı da dile getirdi. Her şeyden biraz alan ama hiç birşeyden tam olarak bir şey almayan futbol anlayışı ise bizi karambole oynayan bir takım yapıyor. Öte yandan 32 yaşına gelmiş bir Ceyhun Eriş ile maça başlamak ve sonrasında 34 yaşındaki Yusuf Şimşek'i oyuna almak ise ilerisi için bizim bir vizyon ve misyon sahip olmadığımızın kanıtı. Bir misyon ve vizyona sahip olmayan bir yapı ve karambole futbol anlayışı, bugün yine bizim bir dünya kupasına seyirci olarak kalmamızın temel sebebidir.
Milli takımın 2010 Dünya Kupası Avrupa Elemelerinde grubunda aldığı sonuçlar ve gruptaki konumu gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Turkcell Süper Lig'te milyon Euro'lar verilerek yapılan transferler, bu değerlerde yerli oyuncuların transferleri ve bu futbolcuların gerçek ederleri masaya yatırılmalı. Bu kadar yüksek paraların döndüğü piyasada ne milli takım ne de kulüpler düzeyinde bir başarının olmaması gerçekten düşündürücü. Milli formayı giyen futbolcuların ve teknik direktörün aldığı paralar ise bırakın Türkiye şartlarını dünya çapında dahi hiçte azımsanacak rakamlar değil. Bu şartlar altında, bırakın Dünya Kupasında derece yapmayı bu turnuvaya katılma becerisi dahi gösterememek, özellikle böyle bir gruptan çıkmayı başaramamak gerçek bir başarısızlıktır. Başarıda mükafatı alanlar, gelen başarısızlık neticesinde de sonuçlarına katlanmalıdır. Ancak 2010 Dünya Kupası Afrika'da oynanırken ve biz yine televizyonlarımız karşısında organizasyonu ve maçları seyirci olarak izlerken, basın ve spor yazarları diğer ülkeleri yorumlar, biz neden gidemedik diye hayıflanırken, sorumlar ise kaldıkları yerden devam ederek bu başarısızlığı unuttururlar. Akabinde de sonraki turnuvalar için umut verilerek herşeye bir sünger çekilir. Başarısızlığın gerçek nedenleri ortaya konulmadan, sorumlular ve hatalar tespit edilmeden, ne futbolumuz gelişir ne de başarı gelir. Gerekli çalışmalar yapılmadan ve önemler alınmadan girilecek her organizasyonda da aynı hüsranı yaşamaya devam ederiz. 86 yıllık cumhuriyet tarihinde, Milli takımlar düzeyinde Dünya Kupası üçüncülüğü dışında bir başarı kazanılmamış olması, Kulüpler düzeyinde sadece Galatasaray'ın aldığı bir UEFA kupası dışında başarının olmaması, TFF'nin ve tüm spor kamuoyunun tartışması gerekli başlıca konu olmalıdır. Yoksa Turkcell Süper Lig'te mutlaka her durumda, statü ve şekil itibari ile bir şampiyon çıkacak ve sıralama olacaktır. Ancak elde edilen şampiyonluğun gerçek bir anlam ifade edebilmesi için ligte oynanan futbol kalitesinin yüksek olması gerekmektedir. Beşiktaş'ın geçen sene kazandığı Lig ve Kupa şampiyonluğu sonucu bu sene lig'te yaşadığı hüsranı açıklamak için sadece şanssızlık demek, gerçekleri görmekten uzak bir yaklaşım olur. Sorunun kaynağını tespit etmeden sergilenen bu yaklaşımlar ile çözüm yolu bulunamaz. Kulüp düzeyinde, alt yapıların durumu da dahil, futbolcuların yetiştirilmesi konusunda yeni yaklaşımlar ve sistemler ile beraberinde düzenlemeler getirmeli, kulüplerin transfer yaklaşımları ve stratejileri bazı kurallar çevçevesinde yapılmalı, milli takımın başarı kazanabilmesi ve kulüpler ile etkileşimin arttırılabilmesi için düzenlemeler getirilmelidir. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için gerekli çalışmalar bir an önce yapılmaya başlanmalıdır. Bu amaçla Federasyon bünyesi yeniden yapılandırılmalı, bu çalışmaları yapabilecek profesyonel, akılcı ve bilimsel alt yapıları kullanabilen insanlar görev başına getirilmelidir. Öte yandan maçın FOX TV'den canlı olarak verilecek olması da gerçekten seyirci açısından bir talihsizlik. Bu kanaldan maç izlemek gerçekten eziyet. Bosna Hersek ile yaptığımız maçı da hatırlayacağınız üzere FOX TV vermiş ve bizi ekranlar karşısında deli etmişti. Maç esnasında gelişen pozisyonlar da pozisyonu ve topun olduğu bölgeyi reklamla kapatan FOX TV'nin, maçın anlatımında yapılan yorumları ise gerçekten seyir zevkimizi kaçırmıştı. İnşallah bu yayından sonra gelen tepkilerden ders almışlardır. Yoksa Estonya - Bosna Hersek maçının ve sonucunun üzerine bir de yayın rezaleti hiçte çekilmez olur.
İlginizi Çekebilir:
Yayın Rezaleti ve Üzerine Yiten Umutlar...
10 Numara Milli ?
Milli Hazırlık, Milli Sevinç...
Alınan karar en çok Ankaraspor ile maç yapan ve puan kaybeden takımlara yaradı. Antalyaspor Ankaraspor'a yenilmiş Gençlerbirliği ve Gaziantepspor ise berabere kalmıştı. 4 hafta ligte mücadele veren Ankaraspor'dan 3 puan alan Galatasaray ise mücadele ederek 3 puan alan tek takım oldu bu karar neticesinde.
Turkcell Süper Lig'te görevinden ayrılan 3. teknik adam Bülent Uygun
Fenerbahçe önünde puana çok yaklaşmasına karşın maçın son dakikalarında verdikleri inanılmaz pozisyon sonucu kalesinde gölü gören Antalyaspor da Memet Özdilek eleştirilerin odağı oldu. 8. haftada da Sivasspor mağlubiyeti ile ligin sonuna demir atan Antalyaspor da Mehmet Özdilek bakalım ne zaman pes edecek. Fenerbaçe maçında alınan mağlubiyet sonrası Sayın Özdilek'in istifa etmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Zira bu noktadan sonra alınacak her kötü sonucun tek sorumlusu Mehmet Özdilek olarak görülecektir. Bu da Mehmet'in teknik direktörlük kariyerine zarar verecektir. Bu saatten sonra kendisi ve Antalyaspor için en hayırlısı bu olur.
Bülent Uygun
Sivasspor'a tarihinde ligte en iyi yerlere gelmesinde en büyük pay sahibi Bülent Uygun, 8. hafta sonunda Antalyaspor karşısında ilk galibiyetini alabildi. Şampiyonlar Ligi'nden kötü bir şekilde elendikten sonra UEFA Avrupa ligi eleme maçları sonunda avrupa defterini kapayan Yiğidoların teknik direktörü ligte alınan kötü sonuçların getirdiği baskıya dayanamadı. İstifasını açıklayan Bülent Uygun için Sivasspor yönetiminin alacağı karar bekleniyor. Uygun'un istifası kabul edilirse Bülent Uygun bu sezon ligte takımından ayrılan 3. teknik adam olacak. 8 hafta sonunda sadece 4 puan alabilen Uygun'un istifa etmesini akılcı bir karar olarak görüyorum. Zira alınacak her kötü sonuç, yönetim ve taraftar nezlinde hedef olmasına ve kaçınılmaz sona doğru biraz daha yaklaşmasına sebep olacaktı.
Mustafa Denizli

Bu hafta ligte Denizlispor'u yenerek az da olsa nefes alan Beşiktaş'ta sular bakalım ne zaman durulacak. Denizlispor maçında Beşiktaş taraftarının hedefi olan yönetim ve başkan Demirören, taraftarın büyük bir çoğu tarafından kötü sonuçların sorumlusu olarak görülen teknik direktörü Mustafa Denizli'nin arkasında bakalım ne kadar durabilecek. Beşiktaş'ta 9. haftadaki Kasımpaşa maçı sonrası oynanacak zorlu lig maçları ile girilecek periyotta alınacak sonuçlar Sayın Denizli ve Başkan Demirören'in kaderini belirleyecek. Kısacası Beşiktaş, her an küçük bir kıvılcım ile patlayacak bir bombanın üzerinde oturuyor.
''Büyük teknik adam olmak, sadece başarı kazanmak ile değil, aynı zamanda yeri geldiğinde başarısızlığı kabul edip bırakma erdemini göstermekle mümkün olabilir.''
8. haftada Ankara'nın güçlü ekipleri ile karşılaşan Şampiyonluğun en güçlü adayları olarak görülen Fenerbahçemiz ve Galatasaray, haftaya 3-0 'lık skorlarla damga vurdular. Ezeli rakebette sarı kırmızılı ekip, Ankara deplasmanında Ankaragücü'ne 3-0 mağlup olurken, sarı lacivert renklerine gönül verdiğimiz Fenerbahçemiz ise Gençlerbirliğini 3-0 mağlup ederek kendisine ait olan 'Lige en iyi başlangıç yapan takım' rekorunu da yine kendisi kırmış oldu. Oynadığı futbol ile şampiyonluk yarışında, eleştire rakibine oranla daha fazla mahruz kalmasına karşın, ligte 8 de 8 yaparak 24 puanla haftayı lider olarak kapamayı başardı. Rakibine nerdeyse pozisyon vermeden 3 gol bularak futbolda önce gol yememenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yüksek pas yüzdesi ile ayağında topu tutarak oyun kontrolünü maç boyu bırakmayan ve yakaladığı gol pozisyonları ile sonunda beğeni kazanmayı başardı.
Hiç hatırlamak ve hatırlatmak istemesem de 2001'de Fenerbahçe sıfır çekti Sayın Mustafa Denizli sayesinde. Hal böyle iken ve aşağıdaki tablo ortada iken Beşiktaş seyircisine sabırlar diliyorum.
Maç yorumuma mutsuz adam Deivid'e değinerek başlamak istiyorum. 70. dakikada oyuna girdi. Daum, Deivid'e Sol kanatta Uğur'un yerinde görev verdi. Onunla aynı anda sahaya sürdüğü M. Topuz'a da sağ kanatta Kazım'ın mevkisinde görev verdi. Daum'un tercihi bu yönde olmasına karşın Deivid'i sağ, M.Topuz'u sol kanatta tercih etmesini isterdim. Hatta R.Carlos'un önüne Emre'yi alıp M.Topuz'u onun yerine kaydırabilirdi. Bu şekilde yorulan Carlos az da olsa soluk alırdı ki bunu farkeden Emre de maçın sonlarına doğru hep o bölgede kademeye girdi. Ancak Deivid tercihini kullandı Daum. Deivid daha öncede bu mevkide oynatılmak istenmiş ancak yerini yadırgamış ve performansı düşük bir grafik çizmişti. Nitekim Vedeson 82.dakikada girip sol kanada geçinceye kadar Deivid o bölgede hantal bir profil çizdi. Ancak ayağında topu tutmayı ve saklamayı becererek bu bölgede azda olsa katkıda bulunmayı sağladı. Biraz da isteksiz gördüm Deivid'i. Umarım Deivid'i kaybetmeyiz.
Ligte aldığı 3 maçlık ceza sonucu takımdan ayrı kalan Emre, bu maçta orta sahadaki diri görüntüsü ve mücadelesi ile beğeni kazanmıştır kanaatindeyim. Oyunu her aşamada takip eden ve gerekli müdehale için pozisyonlara yakın olmaya çalışan Emre, bu maç için büyük ölçüde bunu yapmayı becerdi. Takımın galibiyetinde katkısı gerçekten büyük oldu. Hücumlarda Cristian'ın biraz insiyatif kullanarak ileriye katkıda bulunması Emre'yi rahatlatır. Ancak sanırım ileri pek çıkmamasını Daum söylüyor. Zira Cristian hucüm organizasyonlarına katılabilecek yetenekte.
Kazım, Antalyaspor savunmasını terletiği şekilde Sheriff savunmasınıda terletti ve zor durumlara düşürdü. Yakaladığı gol pozisyonunda topa düzgün vurmayı becerse geceye damgasını net bir şekilde vurabilirdi. Öte yandan Kazım'ın yeteneği üst düzey olmasına karşın oyun mantalitesi biraz düşük. Emre kadar oyunu ve pozisyonları takip edip pozisyonlara müdehale edemiyor. Bazen oyunu sadece seyrediyor. Nitekim golden sonra Semih'in sol kanattan ceza sahası içine gönderdiği pozisyonda Kazım'ın sağ kanattan ceza sahası içine girmesi ve Semih'in ceza sahası önüne kestiği topa vurması gerekiyordu. İlk golde Alex'in yaptığı gibi. Ancak Kazım pozisyon takibi yapmadığından sağ kanatta orta sahanın önünde atağın gelişimini ve sonuçlanmasını izliyordu.
Alex, kim ne derse desin oyun zekası ve top tekniği mükemmel bir futbolcu. Attığı golle de Semih ile uyumunun, Guiza ile olan uyumundan daha iyi olduğunu da gösterdi. Avrupa Kupalarında takıma ne katkı sağlıyor ki diyenlere de bu gol küpe olsun.
Semih, diyorum ki sen daha çok yabancı forvet harcarsın. Takımda Guiza'dan daha fazla şans bulsa şimdi ligte gol kralığında birinci sırada idi. Sheriff savunma oyuncunu geçmesi, ceza sahasına girişi, kafasını kaldırıp Alex'e topu gönderişi ile hem asist hem gol kralığında yarışır forvet diye geçinen birçok meslektaşı ile. Guiza ise son haftalarda çizdiği performans ile Semih'in eline su dökemez. Zorunlu rotasyon ile gerçeleşen bu değişiklik takıma yaradı. ''Takımımıza Başarılar Diliyoruz''
Monaco'da çekilen kurayla belirlenen UEFA Avrupa Ligi grublarında, ülkemizi temsil eden takımlarımızdan Fenerbahçemiz H Grubu'nda Romanya'nın S.Bükreş, Hollanda'nın Twente ve Moldova'nın Sheriff takımlarıyla eşleşmiş, gruptaki ilk maçını 17 Eylül Perşembe günü Hollanda'nın Twente takımıyla Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynayarak şansız bir şekilde öne geçtiği maçı 2-1 kaybederek üzmüştü. Bu akşam gruptaki 2. maçına çıkacak olan Fenerbahçemiz, Moldava'nın Sheriff takımıyla karşılaşacak.
Teknik direktörlüğünü Leonid Koutchouk'nin yaptığı Sheriff maçlarını 14 bin 300 kişilik Sheriff Stadyumu'nda oynuyor. Tarihinde 9 kez lig şampiyonluğu bulunan Moldova temsilcisi 6 kez de Moldova Kupası'nı müzesine götürdü. Geçtiğimiz sezon Moldova Ligi'ni şampiyon olarak tamamlayan Sheriff'in Avrupa kupalarında ise herhangi bir başarısı bulunmuyor. Grubumuzda oynadığı ilk maçında deplasmanda Steaua Bükreş ile 0-0 beraber kaldı.
Maldovaya giden takımımızın kadrosunda ise şu isimler yer alıyor. Volkan Demirel, Volkan Babacan, Mert Günok, Lugano, Bilica, Önder Turacı, Roberto Carlos, Vederson, Cristian Baroni, Emre, Selçuk, Ali Bilgin, Alex, Deivid, Kazım, Mehmet Topuz, Uğur Boral, Özer Hurmacı ve Semih. Guiza, Andre Santos ve Gökhan Gönül sakatlıkları nedeniyle takım karosunda yer almıyor.
Bilindiği üzere UEFA Avrupa Ligi'nde, grup aşamasındaki maçlar 4'erli 12 grupta yapılacak. Her takım, çift devreli lig usulüne göre birbiriyle içerde ve dışarıda karşılaşacak, böylece her takım gruplarda toplam 6 maç oynayacak. Gruplarında ilk 2 sırayı alacak 24 takım 2. tura yükselecek. Grup maçları 17 Eylül ile 16-17 Aralık 2009 tarihleri arasında yapılacak.
Sahalarda ender gördüğümüz gollerden biri Arjantin Primera Ligi'nde atıldı. Arjantin Primera Ligi'nde haftanın maçında takımının iki golünü de atan Jonathan Cristaldo, ikinci gölü 25 metreden röveşata ile atarak görenleri şaşırttı.
Not: Arjantin Primera Ligi'nde maça haftaya lig ikincisi olarak çıkan Velez Sarsfield, Cristaldo'nun güzel oyunu ve muhteşem golleri ile lider Huracan'ı 2-0 yenerek böylelikle zirvenin yeni sahibi oldu.
Cristaldo'nun maçın 75. dakikasında ceza sahası dışından attığı röveşata golü gerçekten de ayakta alkışlanası bir gol. Adam bir önceki pozisyonda kalecinin önde kalmasını ve kaleye yetişemeyeceğini düşünerek direkt röveşata ile topu kaleye yolluyor. İlk golü de oldukça güzel Cristaldo'nun. Bizim Guiza da kaleci ile karşı karşıya gol atamıyor ve bize saç baş yolduruyor :) Guzia'ya bu golleri izletsek acaba oda böyle goller atarmı? :) Ya da Cristaldo ile takas mı yapsak? :) Gerçi Guiza'nın fiyatı Cristaldo'nun fiyatının 10katından daha fazla ama golleri görünce sanki fiyat tam tersi olması gerekiyor gibi:) Cristaldo üstelik birde 20 yaşındaymış.
Ne diyeyim... ''Darısı senelik 3-4milyon Euro alan Turkcell Süper Ligte oynayan futbolcuların başına...''
Antalyasporlu oyuncu sanırım Hakan Özmert, Cristian'ın bacak arasından topa ilginç bir şekilde müdehale etmek istemiş. Maçta bu pozisyona Yunus Yıldırım ne verdi ve Hakan o topa dokundumu hatırlayamıyorum ama Yunus Yıldırım pozisyonu gayet yakından süzüyor. Resmi görünce nasıl bir topa müdehale etme biçimidir bu diye düşünmeden edemedim. Gerçi bu pozisyonda Cristian'ın ne düşündüğü daha önemli sanırım :) Bu maçta Antalyasporlu oyuncular topa müdehale etmek için ilginç hareketler yaptı. Kaleci Polat'ın Uğur'a müdehalesi, Orhan Akın'ın Kazım ile olan mücadelesinde topa giriş biçimi futbol sahalarında görülmesi biraz mümkün olmayan cinstendi. Sanırım Yunus Yıldırım, kararları verirken bu beklenmedik biçimde gerçekleşen hareketlere bir mana veremediğinden düdükleri yanlış çaldı ya da çalamadı :)
37 dakika geride kalmıştı ki bu dakikaya kadar Fenerbahçe'ye 4 Antalyaspor'a 7 faul düdüğü çalımıştı Yunus Yıldırım. Ha birde Fenerbahçeli 3 futbolcuya sarı kart gösterdi. Böyle 3 sarı kart daha ligte bugüne gösterilmemiştir diyecem, hakem eskileri tarafından hedef gösterilen Fenerbahçeli oyuculara şimdiye kadar gösterilen kartların çoğu bu Fenerbahçe düşmanı ezik hakem eskilerinin telkinleri sonrası verilmiştir düşüncesi bu maç sonrası daha da pekişti. Bu da artık apaçık ortadadır. Hem telkinde bulunanlar hem de bu telkinlere kulak verip dinleyenler bir gün elbette bu söylediklerinin ve yaptıklarının hesabını verirler buna inancımız sonsuz da, hadi biz iyi niyetli düşünelim ve hakemin saha içinde kontrolün ve oteritenin kendisi olduğunu göstermek amacı ile bu katları gösterdiğini varsayalım. Peki bu seferde sormazlar mı kontrolü ve oteriteyi elinde bulunduran Sayın Yunus Yıldırım'a, Antalyaspor kalecisinin Uğur Boral'la yaptığı güreşi nasıl görmezsin? Anlık bir olay değil ki bu göz kırptım göremedim diyebileceğin. Futbol oyun kurallarında böyle bir hareket için ne deniyor? Fenerbahçe'ye penaltı çalınması için rakip defans oyuncuları ne gibi bir hareket yapmalı daha. Pes doğrusu!!! Başka da birşey denemez zaten bu çalınan düdüklere...
Kazım'ın yeteneği konusunda hiç kimsenin şüphesi yok. Maçtan önce ''Kazım oynarsa, artık bize gününde olması için dua etmek düşer:)'' demiştik. Dün akşam Kazım günündeydi. Muhtemelen geçen haftaki maçtan sonra saha içindeki ve taraftarlarla olan diyalogları konusunda dikkati çekildi. Daha disiplinli ve istekli oynadı. Karşısındaki Antalyaspor savunma oyuncularını her defasında rahatlıkla geçti. Alex'in pasını gole çevirerek takımı öne geçirdi. 
Alex maçın adamıydı hiç süphesiz. Ne demiştik ceza sahası önü Alex'in en etkili olduğu alan. Antalyaspor maçında da attığı gollük paslarla galibiyetin en önemli ismi oldu. Gökhan'ın sakatlanması sonrasında Semih oyuna girdi ve M.Topuz Gökhan'ın mevkisine geçti. Bu dakikadan sonra orta sahaya çekilen Alex 2.gol pası dışında tüm etkinliğini de yitirdi.
Açıkçası 7 hafta sonunda alınan 7 galibiyet ilerleyen haftalar düşünüldüğünde önemli bir başarı. Ancak buna karşın, kaçırılan goller, direkten dönen toplar, Antalyaspor'un maçtaki tek gol pozisyonu sonunda bulduğu yediğimiz abuk sabuk gol ve maçın son dakikasında halı sahalarda görülmesi mümkün olabilecek gol ile maçın kazanılması, Fenebahçe düşmanlarının yine takım üzerinde spekülasyon yapması için ekmeğine yağ sürdü. Guzia girdiği iki net pozisyonu gole çevirse ya da direkten dönen 3toptan ikisi gol olsa maçın skoru farklı olacak ve takım hakkında atıp tutanlar biraz daha söylediklerine dikkat etmek zorunda kalacaklardı. Ama yakalanan pozisyonalar değerlendirilemedi bir de şansızlık sonucu toplar direkten dönünce maç zor kazanılan bir galibiyet olarak hatırlarımıza düştü.
Fenerbahçe ile 4yıllık sözleşme imzaladıktan sonra ameliyet olan Özer Hurmacı, sakatlığının geçmesi ile 18 kişilik maç kadrosunda yer almaya başlamasının ardından, ilk onbirde şans bulmayı arzulayan kulübedeki isimlerden biri olmaya başladı. Birçok spor adamına göre oldukça yetenekli olan ve hatta Alex'e veliaht olabilecek kalitede olduğundan bahsedilen Özer Hurmacı bakalım ne zaman ilk onbirde kendine şans bulacak? Ya da şöyle diyelim; Daum ona ilk onbirde forma şansı bakalım ne zaman verecek? Rotasyonun gündemde olduğu bu dönemde belkide Antalyaspor maçı ile formaya kavuşabilir Özer hurmacı. Bekleyip göreceğiz.
Son haftalardaki kötü performansı nedeniyle R.Carlos yedek kulübesinin yolunu tutarken rotasyona alınan ilk futbolcu oldu. Öte yandan Carlos yaşı gereği olsa gerek, yedek kulübesinde olmayı kendine pek dert etmezken, Kulübenin bir diğer ismi Deivid, yabancı kontejanı ve Daum'un taktiri nedeniyle artık yüzü gülmeyen, kulübede hüzünlü potre çizen bir adam oldu.
Yedek kulübesinde oturanların maç esnasındaki neşesine ortak olmayan Deivid, kulübede oturmaktan hiçte memnun olmadığını belli ediyor bu şekilde.
Zico ve Aragones döneminin vazgeçilmezi olan Deivid, Daum'un gelişi ile yedek kulübesine demir attı. Takımın, özellikle de Kazım'ın ve Guiza'nın son haftadaki performansları düşünüldüğünde, Deivid'in artık ilk onbirde sahaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Hem sağ kanatta hem Guiza'nın oynadığı mevkide hem de Alex'in oynadığı mevkide rahatlıkla oynar. Üstelik Kazım ve Guiza'nın şu son haftalardaki durumları dikkate alınırsa Deivid onlardan daha kötü oynamayacağından dolayı takıma daha çok katkıda bulunur kanaatindeyim. Bununla birlikte sezon başı sözleşmesi 3sene daha uzatılan bir futbolcuya, takımda ondan daha kötü performans sergileyen oyuncular varken ve herkes tarafından rotasyon ihtiyacından bahsedilirken artık Daum'un ilk onbirde şans vermesi gerekiyor diye düşünüyorum. Aynı durum Semih ve Uğur için de geçerli olup bu isimlerin de ilk onbirde başlaması uygun olacaktır.
UEFA Avrupa Ligi, Turkcell Süper Lig, Türkiye Kupası mücadelesi verecek takımda, futbolcuların, sakatlanma yada cezalı duruma düşme gibi zorunlu haller beklenmeden bu durumların dışında ilk onbirde yapılacak değişiklikler ile forma şansı bulması gerekiyor. Bu tarz bir uygulama futbolcuların moral kondisyonunu yükseltecektir. Bunun da takıma olumlu yansıyacağı ortada iken, Sayın Daum'un artık bu rotasyonu gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Antalyaspor maçı bu rotasyon için büyük şans. Zira bir Bursaspor, Manisaspor ya da Eskişehirspor gibi güçlü bir ekip olmayan Antalyaspor karşısında bu rotasyon yapılarak alınacak 3puan, futbolcular üzerinde olumlu etki yapacaktır. Böylece kulübede görmek istemediğimiz hüzünlü yüzlerden de kurtulmuş oluruz ve belkide göze hoş gelen futbolu izleme şansını da yakalarız.